İnsanlığın varoluşu ile birlikte kullanılmaya başlanmış. Liderlik, güç simgesi olmuş. Kimi zaman savunma silahı, dayanak olmuş…

Peygamberin elinde mucize gösteren bir Asa, Firavunun elinde soyluluk ve ölümsüzlük simgesi, İmparatorun elinde güç olmuş, sadece özgür insanların kullanmasına izin verilmiş, kölelerin kullanmasına müsaade edilmemiş.

İnsanlık tarihine Asa olarak girmiş, şimdilerde Baston olarak varlığını sürdürmüş, yaşamın bir parçası olmuştur.

İlkel çağlarda, savunma aleti, hayvan yönlendirme kimi zamanda öldürücü silah olmuş.

Eski Mısır’da Firavunlar asaları ile resmedilip, tasvir edilmiş. Din adamlarına eşlik etmiş. Firavuna yapılacak Asa yapımında Abanoz ağacı tercih edilmiş ve üzerine uzun yaşamı simgeleyen nilüfer çiçeği işlenmiştir.

Bu dönemde İsrail Oğullarına gelen Musa Peygambere Asa verilmiş, Asası ile insanlara mucizeler göstermiştir. Kendisine Asa verilen tek Peygamber olmuştur.

Yunan mitolojisinde kahramanlar, rahipler, soylu kişiler ve yöneticiler; resimlerde, heykel ve rölyeflerde bir asa ile tasvir edilmiştir.

Roma imparatorluğunda da bu böyleydi. Soylular ve devlet adamları kullanır bir statü olarak görülürdü.

Yerel halk günlük yaşamında dayanak, yürümesine destek vermesi için daha kısa boylu ve elin kavrayabildiği tutma yeri olan bastonlar kullanırdı.

Ortaçağla birlikte Asalar yerlerini yavaş yavaş Bastonlara bırakmış, seyyahlar ve tacirlerin uzak diyarlardan getirdiği farklı ağaç dalları ile çeşitlilik kazanmıştır. Abanoz, gül ağacı, ceviz, kiraz, dut, maun, şimşir, kızılcık gibi.

Üzerlerine; fildişi, balina kemiği gibi eklemeler yapmış, gümüş, sedef ve değerli taşlarla çeşitli desen ve figür le süslemişlerdir.

Rönesans’la birlikte Avrupa’da, soylu erkeklerin şapkaları ile birlikte bastonları bir ayrıcalık göstergesi olmuştur. Krallara, imparatorlara, soylulara en nadide bastonlar yaptırılarak hediye edilmiş olan Bastonlar, hayatın bir parçası olup, değeri açısından da varlığını sürdürür olmuş.

1800’lü yıllara gelindiğinde hem Avrupa, hem de Amerika sosyetesinde yer edinmek isteyenlerin erkeklerin gözde aksesuarıydı. Bu dönemde Kadınlarda da zarif bastonlar kullanılması moda olmuştu.

Anadolu’da dayanak, yürürken kolaylık sağlaması için kullanılan Baston, 1850’li yıllarda Osmanlı’da yüksek sınıfının elinde, batı tipi zarif baston olarak görülmeye başlanmış, saygınlığın, kültürün, nezaketin simgesi olmuştur. Yönetim kademesinde ise Bastonun işlevi çok farklıydı. Emir ve talimatlarını kolunun altında taşıdığı kısa boylu, işlemeli, gümüş saplı bastonu ile verir, bir güç göstergesi olarak kullanırdı.

Baston ile birini dürtmek, baston kaldırmak en büyük hakaretlerden sayılır, Paşa bastonu ile hakarete uğramak büyük utanç kaynağı olarak görülürdü.

Birde efsaneleşen hikayeleri vardır Bastonların. Zamanın ünlü casuslarının elinde kimi zaman gizli silah, kılıç olmuş, kimi zaman özel yuvalarına gizli evraklar çalınarak saklanmış, başka bir zaman da fotoğraf makinası yerleştirilerek gizli belgelerin resmi çekilerek devletlerin önemli bilgileri çalınmış.

Anadolu kültürümüzde yaşamın her anında yer bulmuştur Baston. Eskiden ağaç işiyle uğraşan Dülger/Marangozlar ihtiyaç olduğunda yaparlarmış. Sonrasında Baston işi yapan zanaatkârlar oluşmuş. Bu zanaatta öyle ustalarımız var ki onların yapmış oldukları Bastonlar bir sanat eserine dönüşüp, yaptıkları Bastonların ünü ülke sınırlarını aşmıştır.

Ülkemizde ‘Geçmişten Geleceğe, Yaşayan Kültür Mirasımız, Türkiye Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanter’’ ine kayıtlı olan Adilcevazlı Cumali Birol, Atalarından günümüze bu sanatı taşıyan sayılı ustalarımızdandır.

Cumali Usta, Kişiye özel çalışmalarında kullanacak kişinin, yaşı, işi, saygınlığı, temsil ettiği kültür gibi bilgileri veri olarak alıp kişiyi yansıtacak, bir nevi temsil edecek olan Bastona hayat vermektedir.

Payitaht Bastonu, Ebrulu Baston, Sedef ve gümüş kakmalı topuz başlı baston, Boynuz ve fildişi yerleştirmeli baston özel olarak yapmış olduklarından sadece bir kaçı.

Kolleksiyonerler, Baston tutkunları ve önemli şahsiyetlere hediye düşünenlerin aklına gelen ilk isim.

Yolunuz Bitlis Adilcevaz’a düşerse bir selamla atölyesini ziyaret edin mutlaka...

Sevgi, Saygı ve Mutlulukla kalın.