Rotası belli olmayan gemi hiçbir limana gidemez, boşa kürek çekmek de bu yüzden önemsiz ve sonucu olmayan bir çabadır. Yalova için de aslında sürekli bir boşa kürek çekmek eylemi yapılıyor. Sebep ve sonuç zaten en başında belli. Herkes her yönetici her iktidara gelen kişi ya da kişiler her şeyi en iyi kendilerinin bildiği iddiası ve inancı ile bir şeyler yaptıkları için sonuç maalesef çoğunlukla boşa kürek çekmek oluyor.

Tamam anladık birkaç yüz ya da birkaç bin oy ile seçildiniz ve yönetime geldiniz bu demek değil ki herkese ve her şeye rağmen sadece sizin inandığınız ya da sizin önemli değerli gördüğünüz işleri yapacaksınız ve size oy vermeyen ya da sizi desteklemeyen muhaliflerin sözlerini doğru da olsa kabul etmeyeceksiniz. Muhalefet doğru da söylese sırf bizden olmadığı için kabul edilmez değer verilmez kuralını kim koymuş merak ediyorum.

Dünyada artık yeni bir şehir yönetme felsefesi popüler olmaya başlamış iken artık kolektif akılla yönetilen akıllı şehir modelleri konuşuluyor hatta uygulanıyorken, bizde halen ben yaptım olducu, kaba ve dikte edici yönetimin uygulanmaya ısrar edilmesi inanılır gibi değil.

Ölçek açısından bakıldığında aslında Yalova rol-model olabilecek bir şehir. Yani zaten iki oda bir salon şehirde birbirinden kopuk, senden olmayanlara değer vermeden yapılan bir yönetim anlayışı yerine hem ülkeye hem de dünyaya rol- model olabilecek bir yönetim anlayışı getirilemeyişi gerçekten çok yazık bir durum. Bunun sebepleri belli yani hepimiz biliyoruz, birbirimizi kandırmaya gerek yok, yapamıyoruz çünkü bağımsız ve özgür irade ile yönetemiyoruz, kişisel çekişmeler kişisel kavgalar hep ön planda, yapamıyoruz çünkü en çok biz biliyoruz başkalarının fikirlerine değer vermiyoruz, günlük küçük hesapları bırakıp gelecek için doğru adımları atamıyoruz, yapamıyoruz çünkü tavsiye almayı sevmiyoruz, akıl sormaktan ise nefret ediyoruz.

Yapamıyoruz çünkü koltuk sevdası gereği bir sonraki seçim için yatırım yapaktan şehre dair iyi şeyleri yapmayı beceremiyoruz, asıl önemlisi başarısızlığı hep başkalarına atıp başkaları ile paylaşırken başarıları birileri ile paylaşmayı zayıflı ve acizlik olarak görüyoruz. Yapamıyoruz çünkü hepimiz vazgeçilmez adamlar efsaneler olmak istiyoruz.

İktidar olan gücü eline geçiren herkes Sultan Süleyman oluyor birden. Yaptığı her şey sorgulanmaz doğru oluyor birden, yönetenlerin aksine kim söz söylerse söylesin ya duymazdan geliniyor ya da umursanmıyor, bunlar için de hemen bir kılıf uyduruluyor. Kendi fikri dışındaki her şeye ve herkese karşı umursamaz, küçümser ve görmezden gelem tavrı sanrı meşru ve doğru bir tavırmış gibi davranılıyor. Bunlar bugünün yönetimine ait şeyler değil, geçmişten gelen bir gelenek bu, yani   yıllardır Yalova gibi küçük bir yeri yönetenlerin tavırları genelde hep bu şekilde oldu bazen birkaç küçük istisnai durum haricinde yaşadığımız ve belki de yaşayacağımız vaka bu.

Bu kadar küçük bir şehirde nasıl olurda bu kadar kopuk, umarsız, ben yaptım olducu bir yönetme şekli kabul görür ve sürekli biçimde devam eder. Muhalefet edenler yönetimde iken yöneticilerin pervasız tavırlarından sayfa sayfa şikayetçi olurken, aynı muhalifler yönetime geldiklerinde daha önce kızdıkları eleştirdikleri hemen her şeyi yapıyorlar ve bunları yapmayı kendilerine hak görüyorlar. Şimdi sıra bize geldi artık mühür bizde istediğimizi yaparız mantığı ile yürüyorlar. İntikam almalar, öç alamalar pervasız tavırlar alıp başını gidiyor.

Korkarım ki bu devran böyle devam edip gidecek, sürekli bir boşa kürek çekme kısır döngüsü içinde yaşayıp öleceğiz. Belki bir gün gökten bir kurtarıcı iner de bizleri bu döngüden kurtarır diye dua etmekten başka çaremiz yok herhalde. Ya da her şeye ve her kese rağmen doğruları söyleyecek birkaç iyi adam doğruları söyleyip uyarmaya devam eder, umulur ki birileri bir gün duyar da belki bir şeyler değişir.

İnsanların içinde bulunup, onların bela ve sıkıntısına tahammül eden mümin, dağ başına çıkıp insanlardan uzak yaşayan müminden daha hayırlıdır.

- Hz. Muhammed SAV.