Kelime anlamı ile danışmak; Bir iş için bilgi veya yol sormak, görüş almak, istişare etmek, müracaat etmek, meşveret etmek demektir. Ancak hepimizin çok iyi bildiği üzere bizler danışmayı hiç sevmeyiz. Hatta akıl almak bizim gelenek göreneklerimize tamamen aykırı. Hatta biri bize akıl fikir vermeye kalktığında “bana akıl verme para ver” gibi manidar sözlerimiz bile vardır.

Gerçekten resmî kurumlarda “Danışma” yazan bankoların önüne gidip soru soran danışanlar bile azdır. Zaten danışmada görevli olan kişi de danışılacak gibi bir izlenim vermemektedir. Hatta çoğunlukla oraya vasıfsız ve bilgisiz bir memur konur. İşin özü danışmayı bilmeyiz danışmayı sevmeyiz. Hatta çevrenize sorsanız insanlar hemen hiçbir şeyden memnun değillerdir; makamlarından, kazançlarından, toplumdaki statülerinden… yani hep daha fazlasını isterler hep daha fazlasını hak ettiklerini düşünürler ancak hiç kimse ama hiç kimse aklından şikâyet etmez. Yani kime sorsan yeterli aklı vardır, kime sorsan aklı çok ama diğer şeyleri yoktur.

Asıl ilginç olan bizde danışmanlık kadroları bol bol kullanılır. Hemen her kurumda binlerce danışman olduğu söyleniyor, biliniyor. Kim bu danışmanlar? bunlara ne danışılıyor? uzmanlık alanları nedir? kariyerleri nedir? diye sorsanız cevap kocaman bir “hiç” olur. Danışmanlık kadroları bizde; eşe, dosta, yeğene, akrabaya, yandaşa menfaat sağlamak için açılmış kadrolar olarak işlev görüyor. Danışman olanlara bırakın danışman oldukları konuda danışıp bilgi almayı, yerlerinde bulursanız şanslısınız hatta bulup da danışmaya kalkarsanız onlar size danışacak duruma da düşebilirler.

Kim bu danışmanlar? mesela milletvekili danışman kadrosundakilere ne danışmak için para ödeniyor? cevabı herkes biliyor “hiçbir şey danışılmıyor” bu danışmanlar milletvekillerinin çantalarını taşıyıp telefonlara bakıyorlar. Bilinen gerçek şu ki onlarca kurumdaki binlerce danışmandan çok ama çok azı gerçekten uzman kişilerden oluşuyor. Geriye kalanlar sırf kadro doldurmak için boş yere haksız kazanç sağlayanlardan oluşuyor. Danışman olmak için gerçekten zor şartlar ve üstün yetenekler – yeterlilikler gereklidir. Danışmanlık yapacak kişi öncelikle o konuda ciddi bir eğitim almış olmalı ardında bu konuda uzunca bir zaman çalışmış tecrübe edinmiş olmalı ki danışılabilsin. Hiçbir liyakati olmayan kişilerin danışman yapılması hem danışmanlığın şanını şerefini ayaklar altına almaktır hem de danışmanlığı halk gözünde itibarsız kan emici asalak konumuna sokmaktadır.

Bu gidiş hiç iyi bir gidiş değildir. Yanlış benim yandaşlarım tarafından faydalanılıyorsa göz yumalım, haksız menfaat, haksızca kazanç sağlamak benim akrabalarım tarafından yapılıyorsa oh ne güzel çeşme akarken testimizi dolduralım gidişi hiç iyi bir gidiş değildir. Yapılan her iyi iş gün gelir sahibini bulur ve yapılan her kötü iş gün gelir sahibinden hesap sorar – hesap sordurur.

İlahi emirlere göre, devlet yönetiminde “adil” yöneticilerin uyması gereken çok önemli üç husus vardır. Her şeyden önce “adalet” ile hükmetmeliler ve

1) Esnekliğe önem vermek, sert ve baskıcı tavırları terk etmek.

2) Danışmak.

3) Liyakatli, dürüst ve ahlaklı yöneticiler tayin etmek

Bu ilkelerin kaynağı ise tatbiki Kur’an ve Sünnettir.

“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”

Al-i İmran Suresi 159. Ayet