Deizm çok geniş platformlarda zaman zaman ele alınmış,bilimsel tezlerin başlığı olmuş, dinler tarihi ve kelam ilminin konu başlıkları arasında zikredilmiş bir düşünce ve inanç sistemidir. Tanrıya inanmakla birlikte,belli dinin dogmalarını ve ilkelerini benimsemeyen görüş ,bir nevi tanrı evreni yarattıktan sonra onu kendisi işlemesi için kendi başına bıraktığı inancı şeklinde  bir kısa  tarif yapmak mümkün. Konuyla ilgili daha  fazla  bilgiye ulaşmak ta bugün zor değildir. Ancak gündemle ilgili olması sebebiyle bazı hatırlatmalar yapmanın faydalı  olacağı  düşüncesindeyim.

Deizm, bu ülkenin gençleri insanları için ciddi bir endişe sebebi olabilir mi acaba? Bence hayati önemde bir endişe sebebi olmamakla birlikte; potansiyel problem olma özelliğini göz ardı edemeyiz. Dinin hayata yansıyan yönüyle, yani pratiği ile ilgili ciddi sıkıntısı olanlar için bir kaçış veya bir savunma olabilir. İnançla ilgili kimliğin oluşmasında ise “anlam” tasavvurunun önemi ihmal edilemez. İnsanın anlam dünyasında meydana gelen ciddi sarsılmalar ve savrulmalar, manevi güçsüzlük halleri, hayatın zorlukları karşısında yılgınlık ve Travmalar, zaman zaman bahse konu olan bu kaçışı tetiklemiş olabilir.

Anlamsızlığa mahkûm olmuş bir zihnin, bilinç durumunu kaybedip önyargılarla avunması gibi bir şeydir bu. İnsanın anlam yüklediği değerler, işlevini yitirmeye başladığı andan itibaren, duygu dünyasında maneviyata ilişkin bir reddetme çabası görülebilir. Sağlıklı inanç bilgisine olan ihtiyaç asla ihmal edilemez bir değer taşır böylesi durumlarda. İnanç ve hayatın pratikleri arasında kurulacak bağlantıyı bu bağlamda düşünmek elzemdir. Cevapsız kalan sorular, ikna olmamış bir zihni dağınıklığı da beraberinde getirecektir. Bu yüzden aklın mutlaka inancın verileriyle memnun edilmesi ve tefekkür faziletiyle buluşması sağlanmalıdır.

Tefekkürle buluşan aklın meyvesi de teşekkür olacaktır.

Bu gerçek Yüce Mevla’nın Kur’an’da buyurduğu gibi tecelli edecektir.

 “Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah ‘ın zikri ile sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.(Rad s.28)

Deizm, işte bu huzuru geri  çevirme şeklinde tezahür edecektir. İkna olmamış kalpler,yokluk ve yoksunluğa açılan kapılara benzeyecektir. Bu serüvende insan,anlam arayışındaki azmini kaybedecek “anlamsızlık“ kıskacında kıvranmayı  seçmiş sayılacaktır. Onu en güzel şekilde yaratan Rabbinin hatırını kıymete değer bulmayan bir anlayışla, ziyan oluşun hikâyesini yazmış sayılacaktır.

Israrla ve inadınayazıp söylemek…

Israrla ve inadına “eğitim, ilim, bilim” diyeceğiz

Ne şartla olursa olsunasla cehaleti övmeyeceğiz.

Cahilin değil cehaletin düşmanı olacağız.

Okulu, kitabı, öğretmeni, bilmeyi, hayatın erdemi sayacağız.

Israr ve inatla, “Kız çocuk erkek çocuk ayrımı yapan köhne niyetlere karşı uyanık olacağız.

Israr ve inatla, kız çocuklarını itip kakanlarla (bunu hangi gerekçeyle yapıyorsa yapsın)mücadele edeceğiz.

Kadını sadece cinsel meta olarak gören mermer kafalara bunun böyle olmadığını haykıracağız.

Dişilik(!) değil, kişilik üzerinden değerlendirme yapacağız.

“Ne kadar salavat o kadar huri ”diyerek sünneti anladığını ve yaşadığını zanneden,aklını hurilerle bozmuş, ham sofu tiplere karşı alarm durumunda olacağız.

“Zihinleri en berrak olanlar okumamış ilkokul seviyesinde eğitimi olanlardır. Tahsil seviyesi yükseldikçe zihinlerin bulandığını görüyoruz, üniversite ve üstünü düşünün artık

Diyerek oldukça hikmetli sayılabilecek(!) bu beyanıyla Sayın Rektör yardımcısı bir (Prof.) Hocamızın da kulaklarını çınlatmış olalım ve yorumu okurlara bırakalım.

Aklıma geliyor bazen.

Şehir içi toplu taşıma araçlarında kısa bir anons yapılsa diyorum hani, tavsiye tadında ve hoş bir hatırlatma biçiminde.

Şöyle bir metin mesela:

“Sayın yolcularımız lütfen yaşlı bay ve bayanlara, engellilerehamilelere, kucağında küçük çocuğu olanlara, yer vermek erdemli bir davranıştır ”.

Neden olmasın ki?