Deprem sonrası yangının oluşmasının sebepleri deprem bölgesinin durumuna göre değişiklik gösterebilir. Küçük sanayi tesislerinde yangın çıkma olasılığı düşükken daha büyük sanayi tesislerinde ise yangın çıkma olasılıkları oldukça yüksektir.

Konutlarda ise doğalgaz kaynaklı olarak yangın oluşma ve deprem ile birlikte yangın zararlarının gelişmesi de ciddi bir risktir. Kesin olan şudur ki, deprem sarsıntısı, binaların ve sistemlerin hareket etmesine veya hasar görmesine neden olur.

Bu hasar sonrasında gerek doğal kaynaklardan gerekse günlük kullanım amaçlı kullanılan sistemlerden açığa çıkan yanıcı gazların veya sıvıların ve diğer yanıcı maddelerin açık alev veya elektrik arkı gibi ateşleme kaynaklarıyla temas etmesi sonucu yangınların oluşması tespit edilen bir gerçekliktir.

Büyük bir depremin ardından oluşabilecek yangınlar ile mücadele etme imkanlarının ciddi şekilde zor hatta bazen imkânsız olması muhtemeldir. Gerçek şu ki deprem aynı zamanda yangın riskinin normalden daha yüksek olabileceği bir zamandır.

Depremler önlenemez veya gerçekten zamanlama olarak doğru bir şekilde tahmin edilemez gerçeği önümüzde durmaktadır, ancak buna rağmen tehlikenin anlaşılması ve dikkatli bir planlama ile deprem sonrası olası yangın hasarları önlenebilir veya en aza indirilebilir.

Depremler sonrasında genellikle şiddetli yer sarsıntısına bağlı olarak deprem bölgesindeki yapısal zararlar görülür ve daha çok bu yapısal zaralar üzerine odaklanılır. Ancak bazı binalar depremden büyük yapısal zarar almasalar da yangın gibi diğer deprem sonrası felaketlerden zarar görmektedirler. Binalar genellikle ayakta kalır ancak yangın olasılığını artırabilecek gaz sızıntıları, sıvı sızıntıları gibi riskler halen devam etmektedir ayrıca yangından koruma sistemlerini mesela sabit yangın suyu sprinkler sistemlerini bozabilecek bazı hasarlar almaları kuvvetli bir ihtimaldir.

Binanız bir depremden yalnızca orta derecede hasar almışsa onu yangın tehlikesinden korumak hem can ve mal kayıplarını engeller hem de binanın hızlıca tekrar kullanılabilirliğini sağlamak için iyileşme için kritik bir ilk adımdır.

Sadece deprem anında değil diğer durumlarda da yani sanayileşmenin ve kentleşmenin getirdiği olası tehlikelerden biri de yangındır. Her an her yerde karşılama ihtimalimiz olan Yangın tehlikesine karşı korunma ve bilinçlendirme gereklidir. Ülkemizde yangın sebebi ile verilen can ve mal kaybı neredeyse terör den fazladır. Yangın çok önemli ve büyük bir tehlikedir. Son yıllarda yangın ve depremlerin birçok yönü araştırılmış olsa da diğer yönlere nazaran çok az araştırılan bir yön bir deprem sonrasında kentsel bir bölgede yangının yayılmasıdır. Biz bunu deprem sonrası yangın olarak da tanımlayabiliriz. Deprem sonrası yangın sorunu Japonya, ABD ve büyük ölçüde ahşaptan oluşan büyük bir yapı stokuna sahip diğer ülkelerdeki şehirlerde önemlidir. 

Ancak bu tehlike sadede ahşap şehir yapılarında değil, petrol rafinerileri, büyük fabrikalar, kimya fabrikaları ve tehlikeli maddelerle uğraşan tesisler gibi endüstriyel tesisler için de mevcuttur. Sorun özellikle karmaşık ve zorlu bir sorundur, çünkü bir deprem, su temini, gaz, elektrik, ulaşım ve iletişim gibi yapılara ve yaşam hatlarına zarar veren bir olaylar zincirini başlatma potansiyeline sahiptir. Orta derecede hasar veren bir deprem olayı feci boyutlarda bir yangına dönüştürebilen felaket zincirini tetikleyebilir.

1906 San Francisco depreminden sonra bilinen 50 büyük yangın, 1923 Tokyo (Japan) depreminden sonra bilinen 129 büyük yangın, 1948 Fukui (Japan) depreminden sonra bilinen 24 büyük yangın, 1971 San Fernando depreminden sonra bilinen 109 büyük yangın, 1983 Coalinga depreminden sonra bilinen 19 büyük yangın gerçekleşmiştir.

1994 Northridge, California deprem sonrası verilerine göre, doğal gaz hatlarında 14.000'den fazla sızıntı ve deprem bölgesinde en az 110 yangın olduğunu görmekteyiz. Deprem sonrası meydana gelen 1 saatlik elektrik kesintisinin daha fazla muhtemel yangın olasılığını azalttı tespit edilmiştir. Eğer elektrik kesilmeseydi ve 14.000 gaz sızıntısının sadece yüzde 1'i elektrikten kaynaklanan bir ateşleme kaynağı bulmuş olsaydı, yangın sayısı iki katından fazla olurdu.

1906 yılında San Francisco depreminden sonraki yarım saat içinde, kırık gaz borularından, devrilen elektrik hatlarından ve devrilmiş sobalardan 50 yangın çıktı. Yangınlar San Francisco'ya şiddetli bir şekilde yayıldı. Maalesef, deprem sırasında su şebekesinin çoğu da kesildi ve itfaiye şefi düşen enkazın ilk kurbanı oldu. Deprem ve ardından çıkan yangın 225.000 kişiyi evsiz bıraktı, 28.000 binayı yıktı ve yaklaşık 3.000 kişiyi öldürdü. Bu olay sonrasında  San Francisco deprem yönetmeliği ve yapın imalat yönetmeliğinde köklü değişikliklere gidildi. Yangın önleme ve yangından korunma standartları geliştirildi. Yine San Francisco itfaiye ve ara kurtarmada daha eğitimli yetkin takımlar oluşturuldu. Güncelde ise San Francisco yangın komisyonu kurulmuş ve bu komisyon her ay toplantılar yaparak tüm bölgede yangın önleme ve korunma ile ilgili her konuyu ciddiyetle takip etmektedir.

1923 yılında Tokyo'yu vuran deprem Japonya'nın hafızasından silinmeyen depremlerden biri. Büyük Kanto Depremi diye anılan 7,9 büyüklüğündeki deprem ve yol açtığı yangınlar, ahşap evleri yerle bir etmiş ve yaklaşık 100 bin kişi ölmüştü. Yine 2011 yılındaki KOBE depreminde Japonlar en büyük can kaybını iki hafta süren yangınlarda verdi. Bu nedenle deprem sonrası yapılan evlerde ahşap malzeme mümkün olduğunca az kullanıldı. Kobe Belediyesi ayrıca hem deprem hem de deprem sonrası yangınla mücadele edebilecek teknik bilgiye sahip büyük bir itfaiye ekibi kurdu. Kobe örneğini tüm Japon kentleri takip etti. Bu yüzden günümüzde de Japonya’daki kurtarma ekiplerinin tümü, itfaiyecilerden oluşuyor.

Deprem felaketlerini yaşamış ve bununla beraber yangının da yıkıcı tarafını görmüş olan ülkeler deprem sonrası yangın risklerine karşı gerekli tedbirleri almışlar ve bu tedbirleri sürekli ve sürdürülebilir biçimde devam ettirmektedirler.