2020 yılında da savaşlarla şehirlerin harap olduğu, evleri başlarına yıkılan çocukların annesiz babasız soğukla mücadele ederek hayatta kalmaya çalıştığı duruma dünyanın maalesef sessiz kaldığı acılı günlerle karşı karşıyayız. Bunun yanında Corona virüsü global bir tehdit olmaya devam ediyor. Herkes için barışın ve sevginin hâkim olduğu bir dünyayı umut ediyorum, lakin karşılaştığımız günümüz gerçekleri iç açıcı değil maalesef. Milyonlarca insan Suriye’den göç edip mülteci konumunda yaşama mücadelesi verirken buna kör ve sağır kalan ülkeler maalesef medeniyet sınavında sınıfta kaldılar. Dünyanın bir ucunda Myanmar da insanlık dışı işkence ve katliama maruz kalan kadınlar, çocuklar hep görmezlikten geliniyor. Filistin’de adeta açık hapishanede İsrail zulmü altında ilaçtan ve gıdadan yoksun bırakılıp dünyadan tecrit edilen kardeşlerimizin on yıllardır çektiği çilenin kaynağı, hep olması gereken “Dünya Beşten Büyüktür” gerçeğinin uygulanmamasından kaynaklanıyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde bu hususun öngördüğü yapılanmanın gerekliliği her geçen gün doğruluğunu teyit ediyor.

İnsan hakları ihlalleri ve terör bir ateştir. Bu ateş öyle ya da böyle zaman içinde maşaların yanmasına ve bu ateşi çıkaranların ellerinin yanmasına neden olacaktır. Artık nifak tohumu ekenlerin yürekleri yanıyor. Kin ve nefreti, terörü hedefleyenler artık bu silahların tepmesi ile karşı karşıyalar. Dünyanın hiçbir yerinde kimsenin burnu kanamasın. Çünkü insanlık onuru insan haklarına tam riayet edilmesini gerektirir.

Bir insanı öldürmenin tüm insanlığı öldürmek anlamını taşıyan anlayışımız gereği savaşların ve insan haklarının ihlallerinin olmadığı yeni bir dünyayı umut etmek çok uzakta olmasın istiyorum. Hoşgörü ve anlayıştan kimseye zarar gelmez. Yeter ki empati kurularak karşımızdakine yaklaşılabilsin. Uluslararası ilişkilerde menfaate dayalı sömürü düzeni yerine kardeşçe ve hakça yaklaşımla yeni bir perspektif ile yeni bir dünya düzeni kurulmalıdır. Bu yaklaşımla da uluslararası kuruluşlar adapte olmalıdır.

Dünyanın neresinde olursa olsun bir hak ihlali bu sistemin derdi olmalıdır. Sistem kendi içinde haklıyı güçlü kılan mekanizmayı devamlı işler halde tutmalıdır ki günümüzde karşılaştığımız problemler oluşmasın. O zaman haksızlık yapanın yanına kar kalmayacak, o zaman Fransa bile insan haklarına Fransız kalmayacaktır. Biz coğrafyamızın tarihten gelen misyonu ile her zaman mazlumun yanındaydık, yanında da olmaya devam ediyoruz. Zor ve acıların yaşandığı bir süreçten geçiyoruz biliyorum. Lakin komşularımızdaki ateşe duyarlı kalmasaydık ve gereğini yapmasaydık bu ateş bizim sınırlarımızın içinde yanacaktı belki de. İnsanlığımızın gereğini yapıyoruz. Şehitlerimize yüreğimiz yanıyor elbette. Lakin komşularımızın içerisine düşürüldüğü duruma bizi de düşürmek isteyenlere verilecek en güzel yaptırım ve cevabı vermekten bir an olsun geri durursak bizi onların durumuna düşürmek için bir an bile geri durmayacak düşmanlarımız var. Emin ve kararlı duruşumuz sayesinde tüm tehditleri göğüslüyoruz. Aynı durum Kıbrıs ve Akdeniz’de de geçerli. Ekonomik boyutu da bizi yoruyor sınırımızdaki ateş lakin, bu coğrafya bizi taraf olmamızı zorunlu kılıyor. Bizim tarafımız da haksızlığa uğrayanlar…

Başka bir yazımda buluşana kadar kalın sağlıcakla…