Bu söz Avustralya Monash Üniversitesi Dünya, Atmosfer ve Çevre Bilimleri Akademisi Profesörü Neville Nicholls’a ait. Avustralya’yı daha büyük felaketlerin beklediğinin uyarısını yaptığı bu dört kelimelik açıklama çok vahim. Evet, Avustralya’daki yangınları yakından takip ediyoruz. Ölü sayısının daha da artmamasını dilerken yangının en büyük acısını, zararını hayvanların görüyor olması içimizi burkuyor. Yavrularını kurtarmak için ateşin ortasında kalan anne kangurunun yanan ayakları ve elleri içimizi sızlatıyor.

Avustralya’da yağmur beklentisi oldukça arttı ama hava sıcaklığının mevsimsel olarak artacak oluşu bilim adamlarını kara kara düşündürüyor. Avustralya’nın bitki örtüsünün ve doğanın büyük kısmının yangınlar nedeniyle yok olması ile, şiddetli yağış sonucunda ülkeyi selden koruyacak çok az şey kalması riski çok daha artırmış durumda. Ormanları ve otlakları yok eden orman yangınları ile sel riski, çıplak toprak ve kuraklığın neden olduğu bitki örtüsü eksikliği nedeniyle daha da artacaktır. Yaşanan kuraklık, yağmurları da ağır ve yaygın hale getirmesi sel riski ile Avustralya karşı karşıya kalacaktır.

Burada her yerde olduğu gibi Avustralya’da da küresel ısınma yangın mevsiminin uzatmasına neden olmakta ve sıcak hava dalgalarını daha yoğun, daha sık ve daha uzun hale getiriyor. Aynı zamanda şiddetli yağmur olasılığını arttırıyor. Kuraklıkları daha da kötüleştiriyor. Değişen tehditlere her yönüyle uyum sağlamaya devam etmeli ve bunları tahmin etme yeteneğimizi geliştirmeliyiz. Toplum, can ve malları tehdit eden birçok hava ve iklim tehditlerinin farkında olarak bireysel önlemlerin süreç içinde alınması sağlanmalıdır.

İlimizde son yağmurlar ile barajdaki doluluk seviyesinin artması elbette sevindirici. Uzun dönemli ve beklenen nüfus artışına paralel ciddi yatırım gerektiren projelerin ivedilikle hayata geçirmek gerekiyor. Küresel ısınmadan ilimiz de nasibini alırken su zengini olmadığımızın da farkında olmalıyız. Hele hele israf eden, kayıp ve kaçağı ile rekor seviyede olan il merkezinde yer altına yatırım yapacak cesur adımların gecikmemesi lazım.

Köşe yazımda konu konuyu açıyor. Ama gündem de de önemli konular var. Geçen hafta İsrail’in 200 e yakın Filistinlinin evini buldozerlerle yıkması içimizi sızlattı. Suriye sınırımıza doğru 250 bine yakın mültecinin yoğun bombardımandan kaçmak için yerlerinden yurtlarından edilmesi insanlık dramı. Kış şartlarında çocukların soğukta çamurdaki halleri vicdanlara dokunuyor. Diğer taraftan Akdeniz’deki Mavi Vatan yaklaşımımız yerinde. Bunun bir tarafı olan Libya konusunda TBMM ‘de alınan karar ve hükümetimizin kararlılığını sonuna kadar destekliyorum. Bunun aksi Akdeniz de olta atacağımız alanın bize kalmamasıdır. Başka bir yazımda buluşana kadar kalın sağlıcakla