Çocukluğumuzda Ermeni çetelerinin Türklere yaptığı mezalimi dinlerdik dedelerimizden. Çoluk, çocuk, genç, ihtiyar demeden binlerce insanı nasıl katlettiklerini, hamile kadınların karınlarını nasıl yararak vahşice öldürdüklerini, onlarca insanın canlı canlı kafa derilerini nasıl yüzdüklerini yakın tarihin karanlık sayfalarında hepimiz okuduk. Daha dün aynı nefretin torunları Hocalı’da çoluk çocuk demeden 613 masum insanı katletti.

Ermeni tehciri meselesi ile ilgili tüm bilgileri ise bu konuda araştırma yapan tarihçilerin kitaplarında yer verdikleri Osmanlı arşivlerindeki belgelerden öğreniyoruz.

Konunun özü Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı dört bir yanda düşmanlarıyla mücadele ederken, Batı’nın ve Rusya’nın desteği ile çeteler kurarak tebaası olduğu devletini arkadan vuran ve binlerce yıl birlikte yaşadığı komşusu Türk’ü katleden Ermenilerin başta Suriye olmak üzere, kayıtlarını tutarak ve belli bir program çerçevesinde yine Osmanlı toprağı olan başka yerlere iskân edilmesidir.

Dünyanın hiçbir ülkesi savaş sırasında isyan çıkartan ve kendini içten vuran hainleri affetmez. Buna rağmen dünyanın gördüğü insan ve insanlığa dair en büyük medeniyeti kuran ve yüzlerce yıl ırkı, inancı, milliyeti ne olursa olsun milyonlarca insanın kardeşçe bir arada yaşamasını sağlayan Osmanlı, bu insanları öldürmemiş, onları yine kendine ait topraklarda iskân etmiştir.

Ermeniler ve Batılı destekçileri bu olaya yıllarca ‘’soykırım’’ demişler, ancak konu ile ilgili tüm arşivlerin açılmasını ve tarihçilerin konuyu araştırmasına yanaşmamışlardır. Her yıl 24 Nisan’da bu konu ısıtılıp ısıtılıp önümüze getirilmiş, hepimiz ABD başkanının ne diyeceğini büyük bir endişe ile beklerdik.

Bu yıl ABD’nin başındaki bir bunak ‘soykırım’’ sözcüğünü kullandı. Bütün varlıkları insanları katletmekle geçen, milyonlarca insanı yerlerinden yurtlarından eden tarihin en eli kanlı devletinin başkanının bu sözü Osmanlı’nın torunları olarak biz Türkler için hiçbir anlam ifade etmemektedir.

Özellikle Libya, Mısır, Suriye ve Irak gibi ülkelerde teröristler ve diktatörlerle amaçlarına ulaşan Batılı sömürücü bu vampirler son yıllarda ülkemizin yaptığı hamleler karşısında deliye dönmüş ve büyük bir panik içerisinde her alanda ülkemize saldırmaya başlamışlardır.

Mavi Vatan, Dağlık Karabağ’ın işgalden kurtuluşu, S 400 meselesi, yerli silah sanayindeki gelişmeler, Suriye ve Kuzey Irak operasyonları, PKK’ terör örgütünün çökertilmesi, FETÖ‘nün inlerine kadar girilmesi, Batı dışındaki diğer devletlerle geliştirdiğimiz ilişkiler ABD’yi iyice çıldırtmış ve yaptığı hamlelerle  düşmanlığını açık açık göstermiştir. Bizim için hiçbir zaman güvenilir bir müttefik olmayan ABD bu sefer karşımıza düşmanlığını ilan ederek çıkmıştır.

Aslında ABD 40 yıldan beri bizim en büyük düşmanınızdır. Besleme diktatör askerleri ve kurduğu terör örgütleri ile her zaman ülkemize açık açık düşmanlık etmiştir. Kripto Ermenilere kurdurdukları PKK terör örgütü ve siyasi partilerle ülkemize her zaman kalbinden vurmaya çalışmışlardır.

Demokrasi, İnsan Hakları, Barış yalanları ile girdikleri her ülkede kan ve göz yaşı bıraktılar. Milyonlarca insanı acımasızca katlettiler. Bunu bazen bizzat yaptılar, bazen de kurdukları terör örgütlerine yaptırdılar.

Bugün ABD’nin soykırımı kabul etmesi bizler için hiçbir şey ifade etmemektedir. Sonuçları ise uzun vadede ülkemiz için büyük yararlar doğuracaktır. Türkiye sadece bu bölgenin değil dünyanın en güçlü ülkelerinden biridir. Türkiye’ye rağmen hiçbir ülke bu coğrafyada emellerine ulaşamamıştır ve bundan sonra da ulaşamayacağını son yıllarda yaptığı hamlelerle dosta düşmana göstermiştir.

Ülkemizin bekası için bu kararlılığımızdan asla bir adım geri atmadan aynı kararlılıkla bütün milli ve bölgesel konularda gerek askeri gerek diplomatik ve gerekse siyasi kararları almaya ve uygulamaya devam etmeliyiz.

En kısa sürede Suriye ve Mısır’la en üst düzeyde diplomatik ilişkiler geliştirmeliyiz.

Türk cumhuriyetleri ile olan ilişkilerimizi kader birliğine çevirecek adımları hızla atmalıyız.

İslam Birliği’ni yeniden bir ruh vermek için çalışmalar başlatmalı, Batı’nın kuklası olan Arabistan gibi ülkelerin bu teşkilatlardan dışlanması için hamleler yapmalıyız.

Afrika ile olan ilişkilerimizi daha da güçlendirmeliyiz.

İsrail ile ülkemizin menfaatleri doğrultusunda ilişkiler geliştirmeliyiz.

Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı sırasında yaptıkları soykırımla ilgili uluslararası mahkemelerde davalar açmalıyız.

Ukrayna konusunda tarafsız kalmalı Rusya ile birlikte ortak düşmanlarımız olan ABD ‘ye karşı birlikte hareket etmeliyiz.

Bugüne kadar her platformda haklarını savunduğumuz Filistin’in soykırım tezini kabul ettiğini unutmamalıyız.

Artık son söz söylenmiştir. İçte ve dışta dost düşman belli olmuştur. Bu konuda alfabe bitmiştir.

Bizler binlerce yıllık şanlı tarihimizin her sayfasını bir şeref madalyası olarak gönlümüzde taşıyan Müslüman Türk milletiyiz. Bizlerin tarihinde insanlık vardır, adalet vardır, hoşgörü vardır, paylaşma vardır. Bizleri ‘’soykırım’’ yapmakla itham edenler kendi karanlık tarihlerine baksın.

Bu şanlı bayrak altında dini, ırkı, kültürü ne olursa olsun vatana ihanet etmeyen her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bizim kardeşimizdir. Bizler binlerce yıl kardeşçe yaşadığımız bu topraklarda bundan sonra da kardeşçe yaşamaya devam edeceğiz. Ülkemize saldırmaya cesaret edenleri ise yine hep birlikte ‘’Çanakkale Ruhu’’ile tarihin karanlık sayfalarına gömeceğiz.