2008 yılında bir rapor yayımlandı: Rapor, Amerika’da, 1929’dan 2008’e kadar doğan gayrimeşru çocukların oranını gösteriyor. Grafiği incelediğimizde görülüyor ki evlilik dışı çocuk oranları 1970 yılına kadar düşük bir oranda seyrederken 1970 yılında bir kırılma yaşanıyor ve o kırılmadan sonra oran durmadan artarak devam ediyor. Peki buna neden olan nedir? Bunu, sıfır noktasına kadar inerek irdeleyelim:

  Televizyon 1923 yılında John Logie Baird tarafından icat edildi ancak ilk yıllarında sadece elit ve varlıklı ailelerin evinde mevcuttu. 1980’li yıllar Türkiye’sinde nasıl her köyde bir televizyon olur ve film, dizi, haber izlemek için tüm köy oraya toplanıyorsa Amerika’da da vaziyet bu şekildeydi. Ancak 1940'lı yılların ortasına doğru gelindiğinde Amerika'da her eve televizyon yerleşti.

  O yıllarda, Amerika'daki televizyon dizilerinin içeriklerine baktığımızda, yayımlanan televizyon dizilerinin büyük çoğunluğu evlilik dışı çocuk yapmayı sıradan bir davranış gösteriyordu. Bu yıllarda televizyon karşısında büyüyen çocukların büyük bir çoğunluğu 1970'li yıllara gelindiğinde 20-25 arasında oldular ve evlilik dışı çocuk yapmak bu bireyler için gayet sıradan, hayatın olağan akışında bir vakıa haline gelen bir davranış oldu. Bu yıllardan sonra televizyon karşısında büyüyen çocukların çoğu evlilik dışı çocuk sahibi olmayı sıradan bir durum olarak gördüler ve 2008 yılına gelindiğinde Amerika'da evlilik dışı çocukların oranı %40.8'e kadar çıktı.

  Kastım da yanlış anlaşılsın istemem, evlilik dışı doğan çocuklara karşı bir tavrım yok. Kaldı ki böyle bir hakkım da yok. İki hür insan kendilerince verdiği kararı yargılamak bana, bizlere düşmez. Benim esasen dikkat çekmek istediğim nokta, insanların algılarının kendisine bırakılmayacak kadar çok yönlendirildiği. Birey, bunu bağımsız bir fikri zannederken işin perde arkasında onun zihnini yönlendiren birçok etmen var.

  Televizyon insanın sadece günlük yaşayışı, evlilik ilişkisini de etkilemiyor. Etkilediği birçok algıdan biri de siyasal algılar. Televizyon öyle etkileyici bir silah haline dönüştü ki artık, toplulukları yönetebilecek seviyeye, onların siyasal algısını belirleyecek hale geldi. Çok yakın ve anlayabileceğimiz bir örnek vermek gerekirse: 2003 yılında başlayan Kurtlar Vadisi'nden bu yana Türkiye'de yaşayan insanların büyük bir çoğunluğunun siyasal algısı bu dizi üzerinden şekillenmeye başladı. Dizideki karakterleri güncel politikacılara benzeten birey, dizide gerçekleşen olayları gerçekle ve gerçek kişilerle bağdaştırarak siyasi analiz yapıp bir takım siyasal çıkarımlarda bulunuyor.

  Televizyon bir bilgi aracı, haber kaynağı, eğitici bir makine değil. Televizyon, tüm dünya ülkelerinde, insanı sadece oyalamak ve meşgul etmek için kullanılan pahalı bir propaganda aracı artık.

  Ne diyordu Cahit Zarifoğlu, “Televizyon bir şamardır. Hem de kendi hanemizde kendi elimizle suratımıza inen büyük bir şamar.”