Kanser yükünün hızlı artışı dünya çapında halk sağlığı ve sağlık sistemleri için bir kriz teşkil ettiğini söyleyen Pehlivan, ‘Gelecek yıllarda tanı konacak çok sayıdaki kanser hastalarının tümünü bir şekilde tedavi etmek ve palyatif yada destekleyici bakım için yeterli ödenekleri temin etmek birçok ülke için, hatta yüksek gelirli ülkeler için dahi önemli bir sorun olacaktır. Öte yandan tüm ülkeler için kanser önleme konusunda başarı şansı bulunmaktadır. Etkin önleme kanser riskini azaltacak ve etkin tarama birçoklarının başarıyla tedavi edilmesine imkân tanıyacaktır’ dedi.

       Pehlivan, ‘Kanser oluşumunda genetik faktörlerin etkisinin %5-10 oranında olduğu ifade edilirken, çevresel faktörlerin kanser oluşumundaki etkisinin %90-95’lere varan düzeylerde etkili olduğu belirtilmektedir. Çevresel etmenler arasında; diyete bağlı etkinin %30-35, sigaraya bağlı etkinin %25-30, enfeksiyonlara bağlı etkinin %15-20, obezitenin %10-20, alkolün ise %4-6’lık bir etkiye sahip olduğu belirtilmektedir. Tütün içimi insanlarda kansere neden olan başlıca etkenlerin en iyi anlaşılmış olanıdır. Fazla kilo ve obezite, beslenme etkenleri, alkol tüketimi, güneş ışığına haddinden fazla maruz kalmak, fiziksel faaliyet eksikliği, mesleki maruziyetler ve kronik enfeksiyonlar da tıpkı tütün içimi gibi kanser için değiştirilebilir risk faktörlerdendir. Bu bilimsel verilerin ışığında kanser kontrol politikalarında önleme ve erken teşhise yönelik faaliyetlerin ne kadar önemli olduğu açıktır.” Dedi.