Yeni rekorla Türkiye, iklim değişikliği ile mücadele etmek yerine, iklim değişikliğine sebep olmaya devam ettiğini söyleyen Tezcan, ‘Türkiye, 2011 yılına ait sera gazı emisyon verilerini içeren Ulusal Envanter Raporu’nu Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği sekretaryasına sundu. Türkiye’nin raporuna göre, 2011 yılında toplam sera gazı emisyonu 422,4 milyon ton (Mt) CO2 eşdeğeri olarak gerçekleşti ve Türkiye sera gazı salımlarında yeni bir rekora imza attı. 1990’a göre sera gazı salımlarını %124 oranında arttıran Türkiye, iklim değişikliği ile mücadele etmek yerine iklim değişikliğine sebep olmaya devam ediyor.

     Kyoto Protokolü’ne Ek - 1 üyesi olarak taraf olan Türkiye, “gelişmekte olan” ülke olmasından kaynaklanan “özel statüsü”nü mazeret göstererek sera gazı emisyonlarına yönelik herhangi bir azaltım hedefi belirlemedi.  Ek – 1 statüsündeki diğer ülkeler 2012 yılına kadar sera gazı salımlarını 1990 seviyesinin en az % 5 altına çekme hedeflerini uygularken, 2011 yılı itibariyle Türkiye’nin sera gazı emisyonları 1990 seviyesine göre % 124 oranında arttı’ dedi.

      Türkiye’nin 2011 yılı sera gazı salımlarının % 71’i enerji, % 13’ü endüstriyel işlemlerden kaynaklandığını söyleyen Tezcan, ‘Şu anda içinde bulunduğumuz süreçte, güneş, rüzgâr, jeotermal gibi Türkiye’nin yüksek potansiyele sahip olduğu yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılacak yatırımların hızla artırılması gerekirken, iklim değişikliğine, hava kirliliği ve sağlık sorunlarına sebep olan kömür kaynaklarına ve iklim değişikliğine uyumu imkânsız hale getiren İstanbul’a 3. Köprü ve 3. Havaalanı gibi projelere yatırım yapılması gelecek için endişe verici.  2011 yılında Durban‘da yapılan Birleşmiş Milletler Taraflar Konferansı’nda devletler, ortalama sıcaklılardaki artışı 2 C0’nin altında tutmak için anlaşmışlardı. Bunun hayata geçebilmesi için yıllık kişi başı sera gazı salım miktarımız en fazla 2 ton olmalı. Bilim insanları, küresel ölçekte ortalama 4 ton olan kişi başına sera gazı salım 2 tona indirmediğimiz takdirde iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinin önüne geçmek için çok geç kalacağımızı belirtiyorlar. Ancak, 2011 yılı verilerine baktığımızda, Türkiye’de kişi başına sera gazı salım miktarının 5,7 tona ulaştığını görüyoruz. Türkiye, bu konuda hemen harekete geçmezse, sera gazı azaltım hedefi koymuş ülkeleri kısa zamanda geçerek liste başı olabilir’ dedi.

     Türkiye iklim değişikliği konusunda, tarihsel sorumluluğu bulunmadığını belirterek, sera gazı azaltım hedefi belirlemediğini ifade eden Tezcan, ‘Ancak, geçtiğimiz günlerde iklim değişikliğinde tarihsel sorumluluğu en az olan “En Az Gelişmiş” 49 ülke bile sera gazı azaltım kararlarını açıkladılar. Bunun yanı sıra, G8 üyesi devletler, iklim değişikliği ile mücadele için sera gazı salımlarını azaltmayı bir öncelik olarak belirlediklerini duyurdular. Hemen arkasından, Türkiye’nin “önce onlar harekete geçsin” dediği Çin ve Amerika Birleşik Devletleri, iklim değişikliği ile mücadele için ortak bir çalışma grubu kurduklarını açıkladılar. Tüm dünya ülkeleri, iklim değişikliği ile mücadele için sera gazı azaltım hedefleri çerçevesinde harekete geçerken; Türkiye “bekle ve gör” politikası ile yalnızca iklim değişikliğini hızlandırmakla kalmıyor; aynı zamanda küresel çözümün parçası olma fırsatını kaçırıyor. İklim değişikliğini durdurmak için Türkiye’nin tutarlı uyum politikalarının yanı sıra acilen mutlak sera gazı salım azaltım hedefi koyması, bu hedefi enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji hedefleri ile destekleyerek bu alanlardaki yatırımları desteklemesi gerekiyor. İklim Ağı, Türkiye'deki sivil toplum kuruluşları, iklim değişikliği konusunda ortak kaygılarını ve çözüm önerilerini birlikte dile getirmek üzere “İklim Ağı”nı kurdu. İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin geri dönülemez noktaya gelmeden önce durdurulması için ortak çalışmalar yürütmeyi amaçlayan “İklim Ağı”,  Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Doğa Derneği, Doğa Koruma Merkezi, EUROSOLAR Türkiye (Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği Türkiye Bölümü), Greenpeace Akdeniz, Kadıköyü Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği (KADOS), TEMA Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), 350 Ankara gibi sivil toplum kuruluşlarının katkısı ile kuruldu’ dedi.