“Güveni yitirdiğinizde kıyameti bekleyin “ve ya bir başka rivayeti ile” iş ehil olmayana verilirse kıyameti bekle “(Buhari, ilim 2) ihtarı Allah Resulunden.

   İman kökünden türemiş imanla iç içe bir ifade. İman, Allaha güvenmek anlamını da içeriyor, bir anlamda tevekkülünün farklı bir yönü. Bu mesele Allah kul ilişkisinden, kulun kulla, yani insanın insanla ilişkisine uzanan bir bakış açısının sembolüdür.

  İman bir manada ikna olmak demektir. İkna olmadığınız imanınız olamaz ki. İmanda kesinlik esas olduğuna göre, şüphesiz bir güveni tesis etmek, yaratan ile yaratılan arasındaki güven beyanının ifade ve ilan edilmesi ile mümkün olabilir.

Bu durumu kelime-i tevhit ve kelime-i şehadet ile formüle etmişizdir. Bu önsözün gereğini yapmak üzere söz vermişizdir.

   Beşeri ilişkilerde ise  “sana güveniyorum demekten de ötede bir derinlik ve anlam ifade eder. Sözle değil özde verilmiş bir taahhüttür aslında.

   Allah’ın kuluna güvendiği, kulun yaratıcısına emniyet ve teslimiyetle beyanda bulunduğu bir sözleşmedir İman.

Dostlukların, akrabalıkların, kardeşliklerin, komşulukların iş ortaklıklarının işini bitiren ve en çok fire verdiğimiz alan burasıdır. Yani güvenin ziyan edilmesidir.

Bu öyle bir zemindir ki sonuçları itibariyle fert ve toplumların felaketi olabilir. Bugün beşeri ilişkilerimizde yaşadığımız en derin sarsıntıların sebebidir kanaatimce.

Bir tümör gibi içten içe, derinden derine değerli olan neyimiz varsa üstüne çullanan bir karabasan sanki.

Bu durum, manevi bünyemiz ve duygu dünyamızda oluşan tamiri zor, tedavisi müşkül hasarların kaynağı değil midir?

Menfaatin gözü kör olsun

Ne buyurmuş(!) ABD Başkanı Trump,

Suudi Arabistan’a yaptırım yapacaklarmış; ama o kadar ticari anlaşma sebebiyle böyle bir riski göze alamazlarmış.

Kaşıkçı öldüğü ile kaldı.

Şu menfaat yok mu ne hak tanıyor ne hukuk, ne insaf ne vicdan. Dünyanın gözünün içine baka baka bir cinayetin üstünde tepiniyorlar koro halinde.

Vicdansızlığa karşı dilsiz şeytanı oynuyorlar.

Devlet eliyle işlenmiş bir vahşeti münferit olay gibi yutturma gayretleri paçalarından akıyor.

HAK ismine sığınıp, KAHHAR ismine havale edelim onları…

Fesli amca (!) için son defa yazıyorum…

Son defa, çünkü reklamın olmasın diye. Malum reklamın iyisi kötüsü olmazmış…

„Kurtuluş savaşı döneminde Yunanlılar tarafından işgal edilen ve bir insanlık dramına şahit olan Yalova'nın Kocadere Beldesi'nde, 93 yıl önce şehit edilen 830 kişi için düzenlenen…..“(Çınarcık kaymakamalığı resmi web sitesihttp://www.cinarcik.gov.tr/kocadere-sehitlerini-anma-treni)

Yukarıdaki cümleyi kaymakamlığın  resmi  sitesinden aktardım.

Tamamlayıcı bilgi anlamında  ilave  etmek isterim ki, bu  masumlar( kadın çoluk çocuk  yaşlı  genç ) köy  camiine  doldurulup diri diri yakılmışlardır. Ve biz  her sene aynı hüznü bir defa  daha  yaşar, Şühedanın ruhlarına  Rahmet, katillerine de lanet  okuruz. Anadolu topraklarının, benzeri zulum  örnekleriyle dopdolu olduğuna tarih şahittir. Bu durum ayrıca katillerden bir kısmının hatıratında bile su yüzüne  çıkmış bir hakikat iken; pervasızca, kasılarak sarfettiğin “Keşke yunan galip gelseydi“ cümlesinin incittiği  Şüheda ruhları, Ahirette davacı olacaktır bilesin….