Dünyaya ne kadar güzel bakabilirsek o kadar mutluluk ışığı saçılıyor ruhumuza. Bazı şeyler biz kabul etmekte güçlük çeksek de tamamen bizim elimizde. Yönümüzü nereye çevirirsek gözlerimiz orayı algılamıyor mu? Hayatta böyle. Yönümüzü nereye çevirirsek, zihnimizi o düşünceler kapsıyor ve sol yanımız o duygularla meşgul oluyor.

Hayatın ‘Seç Beğen’ kuralı yok. Seçme şansı vermiyor bize. Biz yaratmazsak zihnimizde güzel düşünceleri, hayatın bekleme odasından bir türlü çıkamayız. Güzel düşünüp yaşamımıza da güzel enerjiyi çekebilmek lazım. Yüreğimizde doldurulması güç boşluklar olabilir. Gözlerimiz nemli olabilir. Gönlümüz yorgun olabilir. Ama mutluluk sırayla gelmiyor. Azimle geliyor. Ne kadar çok mutlu olmak için çaba sarf edersek, o kadar çabuk uğrar bize.

Bazen o kadar karamsar bakıyoruz ki geleceğe. Ümitsizlik duygusu bizi ele geçirmiş oluyor. Oysa yarının hatta bir saat sonrasının ne olacağı belli değilken.

Hayatın bize bahşettiği en kalıcı miras, umuttur. Umut var olduğu sürece hayatımızın akışı her an değişebilme ihtimalindedir. Bu da bir yerlerde bizim elimizde. Umutları sönmemiş hayaller ve umutları ağır basan düşüncelerle hayatımızı değiştirmek bizim elimizde. Hayat da bu doğrultuda bize yardım edecektir. Şayet biz istersek olur.

Umut dolu yarınlarda görüşmek dileğiyle…