Önümüzde kar yağışının olacağı günler var. Zor bir konu… Sokakta yaşayan hayvanlar için daha da zorlu günler geliyor. Kuşlardan kedilere, köpeklere kadar hem beslenmeleri, hem de soğuk havanın tüm etkilerini yaşayacakları günlere doğru gidiyoruz. Doğanın beyaza bürünmesi ile yiyecek bulamayacak olan hayvanları çileli günler bekliyor. Sokakta yaşayanların dışında yabani hayvanların da düşünülmesi gerekiyor. “Sokak hayvanları beslenme noktaları” üzerinde daha fazla yoğunlaşılması gerekiyor. Belli periyotlarla sokak hayvanları beslenerek onlara kışın ve yazın kol kanat gerilmesi beni çok memnun ediyor. Lakin yeterli mi derseniz, elbette değil. Konuya duyarlı yerel yönetimlerin artması temennim. Yabani hayvanlara da kar bir örtü gibi doğayı örttüğü zaman daha fazla kol kanat germemiz gerekiyor.

              Tarihi kayıtlara bakıldığında dedelerimiz kuşların göç yolları üzerinde konakladıkları yerleri koruma altına almışlar, onlara zarar getirebilecek her türlü riski ve tehlikeyi dikkate alıp ona göre düzenlemeler yapmışlar. Koruma alanlarında hatta onların beslenme konusunu bile değerlendirerek kurak geçen yıllarda takviyelerde bulunmuşlardır. Bakınız camilerin dış duvarlarında kuşların barınabileceği yerler bile düşünülmüştür. Onların su içebileceği, beslenebileceği yerler vardır. Bu gözle bakılınca “Yaratılana Yaratandan ötürü hoş görme’’ anlayışı incelikleri de beraberinde getiriyor elbette.

              Hz. Ömer’in şu sözü beni çok etkilemiştir: “Dağlara buğdaylar serpin. Müslüman ülkede kuşlar aç kaldı demesinler.” Adaletin timsali, Peygamber Efendimizin arkadaşı… Dağlardaki kuşları bile düşünüp ona göre hareket ediyor, onların sorumluluğunu omuzlarında hissediyor…Dert ediniyor…

               Evet, kış kapıda. Kış şartlarının aman vermediği , savaş uçaklarının bomba yağdırdığı ülkelerde yaşam mücadelesi veren insanoğlu… Dini, milleti, ırkı ne olursa olsun… Dünyaya hangi gözle bakarsa baksın…İnsan olma ortak paydasında …  Hiçbir canlı adeta soykırım derecesinde kendi neslini bu denli acımasızca yok etmiyor. Yukarıda ifade ettiğim hoşgörü yaklaşımı nerede, günümüzde yaşananlar nerede? Soğuktan donan bebeklerin, açlıktan ölen yaşlı insanların, denizde boğulan göçmenlerin vebali tüm insanlıkta değil mi? Hepimiz bu sorumluluktan bir pay almıyor muyuz?

                Vebal hepimizin sırtında. Yazılarımda sıkça ifade ediyorum: “Bacası tütmeyen ev var mı, tenceresinde yemeği pişmeyip aç yatan çocuklar var mı” diye bu sorumluğu hissetmeyip , vebalini taşımayan yöneticiler, bunun hesabını veremezler, veremeyecekler. Sosyal medya günümüz gerçeklerini gözler önüne getirirken, bir kez daha düşünülmesi gerektiğini ifade ediyorum. Yönetici konumunda olanların fakir sofralarının, yetimin, fukaranın evinde, soğuğu paylaşılmaları gerekiyor ki onlar anlaşılabilsin.Yerel yönetimlerde “ Sosyal Sorumluluk” bunu gerektiriyor. Yokluğun, acının derdin, tasanın paylaşılmasıdır sosyal sorumluluk. Daha özetle vicdan sorumluluğu olmalı sosyal sorumluluk. Onların yerine koyabilmektir sosyal sorumluluk…. O zaman değil insanlar, kuşlar bile aç kalmaz, kuşlar bile korunur, kuşlar bile hür ve özgür olur, kendilerini emin hissederler ….

Herkes kapısının önüne bir kap yemek koyarak sokak hayvanlarına kışın destek olmalı.

Yine soracağım, yeniden soracağım ta ki sonucu alıncaya kadar;

“Kuşları aç kalmayan ülke var mı? “