Teknolojinin ve sosyal medyanın son birkaç gündür gündemde olan ve tartışılan yönü tekrar yerli ve milli olanın önemini daha iyi ortaya çıkmasına neden oldu. Her şeyde yerli ve milli olanı tercih etmeliyiz… Tehlikenin sanılandan çok daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. İletişim ve paylaşım yönü olan yurt dışı kaynaklı uygulamaların zorunlu güncelleme olarak şart koştuğu gizlilik ilkeleri teknoloji devlerine olan bakışımızı daha fazla ve şüphe ile sorgular hale getirdi. Peki, bu uygulamaların güvenilir olanı gerçekten var mı?

Aslında bu tür ücretsiz uygulamalar çıktıkları ilk yıllardan beri verileri topluyor ve işliyor. Ancak son yıllarda daha sıkı tutulan Kişisel Verileri Koruma Kanunları sayesinde bize haber vermek zorun kaldılar. Öyle ki Slikon Vadisi'nde özellikle sosyal medya platformlarında çalışan birçok mühendis etik kaygılar ve endişeleri yaşıyorlar. Zaten kurdukları sistem tamamen bunun üzerine kurulu; Kişisel veriyi paraya çevirme… Dünyanın en büyük teknoloji devleri insanlığa bedava hizmet eden hayır kuruluşları değil. Uzmanların da dediği gibi “Bir şey bedava ise ürün sensin.” Bizden topladığı verileri nakit karşılığı direk satmıyor ama toplanan verileri reklamlar ve uygulamalarda daha fazla zaman geçirmeniz için yapay zekânın desteği ile çok değerli veri haline dönüştürüyor.

Bu süreç dikkatle değerlendirildiğinde masum değil. Çünkü daha fazla ve daha detaylı veri daha çok para demek. Hayatta kalmak ve daha çok büyümek isteyen şirketler ise daha çok veriyi alma ve işleme yarışına girmiş durumda. Öyle ki artık toplanan bu verileri dünyanın en değerli olgusu olarak görülüyor. Bugünlerde başlatılan boykot sonrası Türkcell’in geliştirdiği BİP uygulaması ön plana çıktı.

Bu konuda aslında işin özü platformlarda çevrimiçi olarak yaptığımız her şeyin görüldüğü ve ölçüldüğü olmalı. Uygulamaları açtığımız anda yaptığımız her hareket hesaplanıyor. Örnek vermek gerekirse tam olarak hangi resimlere daha çok baktınız, hangi tarz videoları daha uzun süre izliyorsunuz. Zaten bütün mesele ne kadar süre baktığımızda…

Telefonla teknoloji şirketlerinin toplumda uygulamaya çalıştıkları 3 ana hedefi vardır: Meşguliyet, sürekli kullanıcı haline gelmemiz ve reklam hedefi… Bizden toplanan veriler işlenerek algoritmalarla destekleniyor ve sonuç; kimsenin elinden düşüremediği akıllı telefonlar… Teknoloji devleri bu verileri toplayarak yapay zekada işliyor ve bizi bizden daha iyi tanır hale gelerek alışkanlıklarımızı ve satın alma eğilimlerimizi etkiyor. Bunu en iyi yapan ise en çok kazanan haline geliyor.

Bizim masum iletişim aracı olarak gördüğümüz uygulamalar kullanıcılarından topladığı bilgiler arasında; hesap bilgileri, mesajlar, bağlantılar, durum bilgisi, işlem ve ödeme verileri, müşteri desteği ve diğer iletişimler, kullanım ve kayıt bilgileri, cihaz ve bağlantı bilgileri, konum bilgileri, çerezler, üçüncü taraftan sağlanan bilgiler yer alıyor. Zaman içinde bizim iletişim verilerimiz kurumsal iletişimler için kullanılmaya hazır hale getiriliyor. Facebook, Cambridge Analytica gibi veri skandallarıyla gündeme gelmiş, kurucusu Mark Zuckerberg ABD'nin ilgili kurumlarına konuyla ilgili ifade verdiğini hatırlarsınız. Verilerle sizin bir modelinizin üretildiğini düşünün. Bu model bir kez üretilince kişinin yapacaklarını tahmin de edebilir hale geliyorsunuz. İnsanların ne zaman kendilerini yalnız hissettiklerini ve zaman depresif olup olmadıklarını bile bilen bu sistemler verileri işleyerek siz daha sayfayı aşağı kaydırmadan size sunacağı ve sizin daha çok vakit geçirmenizi sağlayacak gönderiyi oraya koyuyor. Bu sayede de siz bir sonraki videoyu bir sonraki reklam izler ve alışveriş yapabilirsiniz.

Bazı öngörüler ise bu platformlarda asıl amaç davranış ve algılarımızda biz bile farkına varmadan değiştirmek. Hareketlerimizi, düşüncelerimizi, kim olduğumuzu değiştirmek. Çünkü para kazanacakları tek yer burası. Şöyle ki, reklam verenin isteği reklamın başarılı olmasıdır. Bunun için ise en önemli şey verilerdir. Şirketler reklam verenlere bu başarıyı sağlamak için o verileri işliyor ve bizim alışkanlıklarımızı değiştirerek reklamların başarılı olmasını sağlıyor. Cambridge Analytica skandalında 50 milyon Facebook kullanıcısının verileri işlenerek siyasi eğilimleri etki altına alındığını biliyoruz. Bu skandal gösterdi ki kişisel veriler ülkelerinin kaderini bile değiştirebilecek kadar önemli. Elde edilen veriler, bu kişileri işe alan politikacılar adına seçmenlerin fikrini etkilemek için de kullanıldı.

  1. güncelleme" kararını alan platformların attıkları bu adım sonrası kullanıcılar alternatif mesajlaşma uygulamalarına doğal olarak akın etti. Dünyanın en büyük mesajlaşma uygulaması WhatsApp, Türkiye ve dünyada hiç beklemediği boykotla karşılaştı.

Kişisel veriyi ticari meta olarak kullanıp bunu art niyetle kullanma ihtimali yüksek olan platformlara karşı yerli ve milli olanı günümüzde daha etkili desteklemek global oyunu bozacaktır. Siz ne dersiniz?

Başka bir yazımda buluşana kadar kalın sağlıcakla…