14 yıldır köşe yazısı yazıyorum. Her yönüyle milletimizin zor günler geçirdiği, gerek yurt dışı askeri harekatlarımız, gerek ekonomik, gerek sosyal olarak sıkıntılı günlerimiz oldu bu süreçte. Hep pozitif yaklaştık, hep devletimize, milletimize güvendik ve üstesinden geleceğimizi yazdık, çizdik. Terör bizlerin bazen motivasyonunu zorladı, şehitlerimizle yüreğimiz yandı, ekonomik harekatlar karşısında dimdik durduk, doğal afetler bizleri üzdü, 15 temmuz kalkışma girişiminde sayın Cumhurbaşkanımızın evlerinizden şehir meydanlarına, merkezlere, havaalanlarına çıkın direktifine bir an bile duraksamadan, tankların önüne bu millet çıkmasını bildi. Şimdi dünyayı saran bir virüs ile karşı karşıyayız. Süper güç dediğimiz ABD’de sağlık sektörü diz çökmüş durumda adeta. Yoğun bakım sistemleri çökmüş durumda ve tedavi edilebilecek hastaları bile yoğun bakıma alınamadıklarından dolayı vefat etmekte. Her türlü tedavi de 20,000 doları aşan maliyet olarak hastalara yansımakta. Yani hastanede yer bile bulsanız ekonomik olarak karşılamak çok zor.

Avrupa’nın diğer ülkelerinde de durum aşağı yukarı aynı. Gelelim ülkemize. Sağlık bakanımız başta olmak üzere tüm sağlık bakanlığı ve özel hastanelerimize teşekkür ediyorum. Cephede çarpışan askerimiz ne ise onlar da canlarını hiçe sayarak mücadele veriyorlar her türlü riske karşı. Her birini ayrı ayrı kutluyor ve haklarını helal etmelerini istiyorum. Sağlık ordumuza güveniyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız ve devletimizin her kademesi bu süreçte yoğun çaba gösteriyorlar. Vatandaşımızın taleplerine cevap vermede hem hızlı, hem de yerinde çalışmaları ile şimdiye kadar bir aksama yaşamadık. 20 yaşına kadar ve 65 yaş ve üstü vatandaşlarımızın sokağa çıkma yasakları, büyükşehirlere giriş ve çıkışın yasaklanması ile virüsün bulaşma alanı iyice daraldı, adeta hapsoldu. Kişisel olarak da zorunlu olmadıkça sokağa çıkmamaya uyarak kısa zamanda başarı elde edeceğimize olan inancım sonsuz. Devletimize olan güvenimiz ve inancımızla kamudan gelen öneri ve yönlendirmelere harfiyen uyarak, çevremizdekileri de yönlendirerek global salgından ülkemiz başarı ile çıkacaktır.

Evlerimizde çocuklarımızla sıkılıyoruz, ama sosyal medyadaki genel paylaşımla ifade edildiği gibi “Evimizin tavanına bakmak, yoğun bakım ünitesinde tavana bakmaktan iyidir.” Sosyal aktiviteler ile çocuklarımızın zamanlarını verimli şekilde geçirmelerini sağlamalıyız. Uzaktan öğretimin başlaması ile hayata daha iyi tutundular çocuklarımız. Milli eğitim bakanımızı da kutluyorum. EBA mükemmel çalışmanın ürünü. Evlerimiz birer okul oldu adeta. Kitap okuyarak çocuklarımız günlerini dopdolu geçirmelerini kendimiz örnek olarak uygulamalıyız. Sosyal medya ve televizyonun dozunu da kaçırmamak lazım. Zaten maalesef televizyon kanalları hep bardağın boş tarafını göstererek izleyiciyi ekrana kilitliyorlar adeta. Psikolojik yönüyle özellikle çocuklarımızı daha iyi anlayıp onların ruh dünyalarında güven vermeliyiz. Ölüm korkusu, bende yakalanır mıyım endişesi onların normal davranış sergilemelerini etkileyecek ve ev içerisinde uyumsuz, her şeye itiraz eden çocuk profili sergilemelerine neden olacaktır. Onları rahatlatmalı ve birlikte paylaştığımız zaman dilimini artırmalıyız. Bunun yanında sokağa tüm büyüklerimizle de sık sık telefonla onların yanında olduğumuzu ve ihtiyaçlarının karşılanmasında devamlı iletişim içerisinde olmamız gerekiyor. Sadece akrabalarımızın değil, mahallemizde bu durumda olan herkese aynı yaklaşımı sergilersek bu sevgi çemberi genişleyecektir. Hatta telefonla da uzak şehirdeki büyüklerimize ulaşmalıyız. Başka bir yazımda buluşana kadar kalın sağlıcakla…