Kışın soğuğunu iliklerimize kadar hissediyoruz. Geceleri sıfırın altına düşen hava sokak hayvanlarını zor durumda bırakıyor. Ülkemizin yüksek kesimlerine kar yağdı. Fakir ve geçim sıkıntısı çeken vatandaşlarımızı daha net olarak tesbit edip her kurum kendi üzerine düşeni yapmada bu ay daha hassas davranması gerekiyor. Üşüyen, aç kalan hiç kimse kalmasın istiyoruz. Bu tüm yeryüzü için geçerli elbette... Savaşların evsiz ve anne babasız bıraktığı masum çocuklar içimizi cız ediyor...

Gelelim köşe yazımıza. Evet dünyada insanların savaşlarla adeta varoluş mücadelesi çektikleri günümüzde kuşlara sıra gelir mi? Bence kuşlara da sokak hayvanlarına da sıranın gelmesi lazım. Önümüzdeki aylarda kar yağışı yakın. Doğanın beyaza bürünmesi ile yiyecek bulamayacak olan hayvanları çileli günler bekliyor. Sokakta yaşayanların dışında yabani hayvanların da düşünülmesi gerekiyor. “ Sokak hayvanları beslenme noktaları” ile bazı yerel yönetimlerin geçmiş yıllardan bu yana çalışmaları var. Belli periyotlarla sokak hayvanları beslenerek onlara kışın ve yazın kol kanat gerilmesi takdir edilecek bir çalışma. Konuya duyarlı yerel yönetimlerin artması temennim. Yabani hayvanlara da kar bir örtü gibi doğayı örttüğü zaman daha fazla kol kanat germemiz gerekiyor.

Atalarımız kuşların göç yolları üzerinde konakladıkları yerleri koruma altına almışlar, onlara zarar getirebilecek her türlü riski ve tehlikeyi dikkate alıp ona düzenlemeler yapmışlar. Koruma alanlarında hatta onların beslenme konusunu bile değerlendirerek kurak geçen yıllarda takviyelerde bulunmuşlardır. Bakınız camilerin dış duvarlarında kuşların barınabileceği yerler bile düşünülmüştür. Onların su içebileceği, beslenebileceği yerler vardır. Bu gözle bakılınca “ Yaradılana Yaradandan ötürü hoş görme “ anlayışı incelikleri de beraberinde getiriyor elbette. Hz. Ömer’in şu sözü beni çok etkilemiştir: “ Dağlara buğdaylar serpin. Müslüman ülkede kuşlar aç kaldı demesinler.” Adaletin timsali, Peygamber Efendimizin arkadaşı… Dağlardaki kuşları bile düşünüp ona göre hareket ediyor, onların sorumluluğunu omuzlarında hissediyor…Dert ediniyor…

Günümüzde kış şartlarının aman vermediği, savaş uçaklarının bomba yağdırdığı ülkelerde yaşam mücadelesi veren insanoğlu… Dini, milleti, ırkı ne olursa olsun… Dünyaya hangi gözle bakarsa baksın…İnsan olma ortak paydasında … Günümüzü anlayamıyorum ve algılayamıyorum. Hiçbir canlı adeta soykırım derecesinde kendi neslini bu denli acımasızca yok etmiyor. Yukarıda ifade ettiğim hoşgörü yaklaşımı nerede, günümüzde yaşananlar nerede? Soğuktan donan bebeklerin, açlıktan ölen yaşlı insanların, denizde boğulan göçmenlerin vebali tüm insanlıkta değil mi? Hepimiz bu sorumluluktan bir pay almıyor muyuz?

Yazılarımda sıkça ifade ediyorum: “Bacası tütmeyen ev var mı, tenceresinde yemeği pişmeyip aç yatan çocuklar var mı” diye bu sorumluğu hissetmeyip , vebalini taşımayan yöneticiler, bunun hesabını veremezler, veremeyecekler. Sosyal medya günümüz gerçeklerini gözler önüne getirirken, bir kez daha düşünülmesi gerektiğini ifade ediyorum.Yönetici konumunda olanların fakir sofralarının, yetimin, fukaranın evinde, soğuğu paylaşılmaları gerekiyor ki onlar anlaşılabilsin.Yerel yönetimlerde “ Sosyal Sorumluluk” bunu gerektiriyor. Yokluğun, acının derdin, tasanın paylaşılma
sıdır sosyal sorumluluk. Daha özetle vicdan sorumluluğu olmalı sosyal sorumluluk. Onların yerine koyabilmektir sosyal sorumluluk… O zaman değil insanlar, kuşlar bile aç kalmaz, kuşlar bile korunur, kuşlar bile hür ve özgür olur, kendilerini emin hissederler ….

Yine soracağım, yeniden soracağım :
“ Kuşları aç kalmayan ülke var mı? “