Macun; Çeşitli baharatların bir arada kullanıldığı, bal, pekmez, şeker ile tatlandırılan, tedavi amaçlı hazırlanan bir karışımdır.

İbn-i Sina’dan itibaren; şifacı-hekim olarak adlandırılan şimdilerin doktorları, doğanın nimetlerinden faydalanarak hazırladıkları karışımların bazılarını macun olarak hazırlar, hastalıklara şifa olurlardı. Tarihimize baktığımızda şifacı hekimlerin, pek çok amansız hastalığa tutulmuş kişilerin yapılan macundan şifa buldukları görülmektedir. Günümüze kadar gelen şifa macunu olan Mesir Macununun bir de tarihsel hikâyesi vardır; Günümüzden 482 yıl önce Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Hafsa Sultan, Manisa’da sebebi bilinmeyen bir hastalığa yakalanır. Hastalığın tedavisi için Sultan Camii Medresesi’nin Başhekimi Muslihiddin Merkez Efendiye Hafsa Sultanın hastalığının şifası için başvurulur. Hekimbaşı “Mesir” ile tedavi eder. Adını Ibn-i Sina’nın mesr-o sitos adıyla bilinen panzehrinden alan baharatlardan imal edilen bu macun vasıtasıyla Hafsa Sultan şifa bulur.

Hafsa Sultanın Şifa bulmasından sonra, Darüşşifadaki şifa bekleyen hastalar için de Mesir hazırlanması, macunun Nevruz-i Sultani’de yapılması, Hekimbaşı nezaretinde pişirilmesi, artan macununda şehirdeki muhtaçlara dağıtılması şartı ile yaklaşık 482 yıldır halka dağıtılmaya başlanmıştır. Zamanla Mesir macununun yapılıp, dağıtılması bir şenlik havasına dönüşmüş ve günümüze kadar ulaşmıştır.

Aynı ciddiyet ve ihtimamla yapımına devam edilmekte, şifa bekleyen hastaların umudu olmaya devam etmektedir. Kültürümüzde İlk olarak Şifa olarak ortaya çıkmış olsa da, pek çok farklı formüllerle tatlı niyetine yenen macunlarda günlük yaşamımızda yerini almıştır. Çocukluğumuzun bayramlarında, köy, kasaba düğünlerinde, rengârenk ve farklı tatta macun satışı yapan macuncularımız vardı. Macuncunun gelişi sabırsızlıkla beklenir, rengârenk macunlarından hangilerini seçeceğinize karar veremezdiniz. Macuncu geldi, Macuncu, rengârenk şifalı macunlarım var, Macuncu diye seslenir, seçilen macunları elindeki aparatı yardımı ile tahta çubuklara sarar, bir yandan maniler söyleyerek etrafa neşe saçardı.

Seyyar tezgâhının ayağını açar, rengarenk nefis macunların olduğu tepsisini yerleştirir, tertemiz beyaz önlüğünü takar başlardı sabırsızlıkla bekleyen çocukların macunlarını çubuğa dolamaya. Macunculuk yapan seyyar esnafın, kendine has formülleri olur, ayrıca sadece kendisinin ürettiği bir macun çeşidi olurdu. Yapılan Macun, tadı ve şifası ile mutlulukla tüketilirdi. Zira macun imal edilirken, dua edilir, yiyen kişiye şifa, sıhhat getirmesi dilenirdi. Günümüzde Macunculuk mesleği unutulan mesleklerimiz ve tatlarımızdan. Şimdilerde fabrikasyon, glikoz şurubundan yapılan ticari amaçla üretilen macunları tadabilmekteyiz. Fuarlarda, festival ve ören yerlerde… Şifa kaynağı olmakla birlikte nefis bir tatlı olan Macunlarımızın, tekrar araştırılarak aslına uygun üretilmesi dileği ile…

Sevgi, Saygı ve Mutlulukla