‘’Hoş geldin On bir ayın sultanı’’

Ramazan’da ve kutsal günlerde çifte minareli Camilerimizin süsüdür Mahyalar. İftar saati ile birlikte Ramazanın maneviyatına uygun bir sözün mahya olarak hazırlanarak asılması ile başlar, On bir ayın sultanı coşku ile karşılanırdı.

Mahya ve mahyacılık Osmanlı döneminde ilk olarak İstanbul camilerinde uygulanmış ve diğer şehirlere de buradan yayılmıştır. İstanbul’da mahyacılığın yaygın yapılması devletin yönetildiği kent olmasının ve buradaki camilerin 2,4,6 minareli, ihtişamlı olması ile de alakalıydı. Araştırmalar sonucu. 16. yy. da I. Ahmet zamanında ilk mahyanın uygulandığı sonucuna ulaşılmaktadır. Kaynaklarda ilk mahyanın kuruluşuna dair bir de rivayet vardır.

Sultan I. Ahmet’e, dönemin ünlü hattatlarından, Fatih camii müezzini Hafız Kefevi hazırladığı bir levhayı sunar. Levhayı çok beğenen Padişah I. Ahmet, Kendi yaptırttığı Sultan Ahmet Camiinin minareleri arasına ışıklandırılarak asılmasını ister. Kandillerle ışıklandırılan levhanın Sultan Ahmet Camii minareleri arasına asılmasıyla ilk mahya kurulmuş olur.

İlk mahyanın kurulması ile diğer semt sakinleri de bu güzel uygulamanın kendi camilerinde de yapılmasını talep etmeleriyle birlikte yaygınlaşmış, Lale devrinde yazılan bir emirname bütün selatin camilerde mahya kurulmasını emretmesi ile (2,4,6 minareli camii) her ramazanda uygulanan güzel bir gelenek haline gelmiştir.

Eski zamanlarda mahyaların hazırlanması çok zahmetli, bir o kadar emek gerektiren işti. Kandiller yağla doldurulur, halatla birbirine bağlanarak oluşturulan bir düzenekle kurulur, tek tek yakılarak iki minare arasına asılırdı. Sadece mahyaların tek tek yakılma işlemi iki saat alır ve kandillerin yağı bitene kadar yazılan yazı okunurdu.

Ramazan ayının ilk on beş günü Hadisler, dualar ve güzel sözler yazılırken, ikinci on beş günde de birbirinden farklı hareketli mahyalar hazırlanırdı. Özellikle hareketli mahyaların yapılması maharet ve emek isteyen bir işti. ’’Piyade kayığı’’, ‘’Kule’’, ’’Çifte kayık’’, ’’Yüzen Balıklar’’ çoluk çocuk ve halkın heyecanla beklemesine sebep olurdu. Zira o akşam nasıl bir mahya kurulacağı gün içerisinde sır gibi saklanır, gün boyu halk kurulacak mahya hakkında tahminlerde bulunurlardı. Ramazan boyunca bu hummalı çalışma devam ederdi.

Mahyalar; halka, kardeşlik, hoşgörü, birlik beraberlik mesajı vermeyi ve Allaha şükretmeyi amaçlardı.

‘Ya Şehri Ramazan’, ’Ya Kerim’, ’Allah’, Bismillah’, ’Elhamdülillah’, ’Merhaba Ya şehri Ramazan’, ’Gufran Ayı’, ‘Safa Geldi’, ’Elveda’ gibi yazılar yer alırdı.

Mahya ustaları tüm hünerlerini gösterir, birbirleri ile yarışırlardı. Mahya ustalarına yoğun talep olmasından dolayı, mahya ustaları bu sanatı öğretmek için çırak yetiştirirlerdi., Mahya ustaları işlerinin tüm zorluklarına rağmen mahyaları aşkla yaparlardı.

Mahya ve Mahyacılık sanatı geçmişten bugüne kültürümüzün en önemli Ramazan geleneklerinden olmuş ve günümüze kadar uygulanan sanatlardandır. Geçmişte mahyalar; zeytinyağı ya da mumlar kullanılarak hazırlanır, rüzgâra karşıda dayanıklı olurdu.

Günümüzde her ne kadar teknoloji kullanılsa da Mahyacılık devam etmektedir. Geçmişten geleceğe daha nice sanatlarımız ve geleneklerimizin aktarılması dileği ile…

Sağlık, mutluluk ve huzur dolu bir Ramazan olsun inşallah.

Sevgi, Saygı ve Mutlulukla.