Marmara Denizinde görülen müsilaj (Deniz salyası) hepimizi çok üzüyor. Adeta bir tabaka halinde denizi kaplayan bu durum denizdeki teknelere demir attırdı.  Kocaeli’nden başlayan, sonrasında da Yalova İlimizde ve İstanbul’da deniz kıyısının ötesinde derelerden iç kesimlere doğru da etkili olmaya başladı. Çok üzülüyoruz. Doğa adeta yardım istiyor….

Doğa her zaman kendisinden alınanı geri alır. Kendisine verilen zarara karşı reaksiyon gösterir. Aslında doğal döngüde sistemde meydana gelen problem hemen diğer alanlarda da reaksiyon göstererek zincirde bozulmalar meydana gelir. Özellikle beslenme zincirinde bir türün aşırı azalması ya da yok olması tüm zinciri bozar. Bunu neden diyorum, maalesef bu bozulmanın en büyük nedeni yine biziz. Çevre ve Şehircilik bakanlığımızın ilan ettiği 22 maddelik acil eylem planına bakıldığında bir iç deniz olan Marmara Denizinin ne denli tehdit altında olduğunu görürüz. Daha çok para kazanma hırsı karşısında aslında maliyet unsuru olarak görülen arıtma ve koruyucu tedbirlerden kaçınılan her iş karşımıza doğanın katliamı ve maliyet olarak geri dönmekte. Katliam diyorum çünkü her eksik ya da yanlış uygulama geri dönülemez sonuçları doğuruyor.

Her kurum ve özellikle de STK’ların 22 maddelik eylem planının uygulanmasında acilen ve hassasiyetle eğilmeli. Zaman bu aşamada en büyük yarış. Hatta her bir vatandaş olarak çevreyi tehdit edebilecek her bir unsura karşı toplumsal farkındalıkla yapılması gerekenler ivedilikle gerçekleştirilmelidir. Derelere akan her türlü kirli unsura karşı seferberlik yaklaşımı ile mücadele verilmelidir. Hiçbir üretim aşaması, üretimin sonucu ortaya çıkan kirlenmenin doğaya verilmesini göze alamayacak derecede hem takibi hem de verilecek olan ciddi cezalar ile muhatap olmalı.

Tarımdan sanayiye tüm sektörler artık yeni bir beyaz sayfa açmak zorunda. Güzelim doğayı tehdit edecek her bir unsur tüm bölgeyi etkiliyor. Denizlerimiz ölmeden herkes elini taşın altına koyacak. Denizden başlamak üzere, deniz dibindeki tüm canlıları yok eden dip balıkçılığı tamamıyla sıkı şekilde denetlenmelidir.

Bakanlığın acil eylem planında gözüme çarpan başlıca unsurlara geleceğim. Özetle Marmara denizinin tamamı koruma alanı olarak görülecek. Mevcut atık su arıtma tesislerinin tamamı biyolojik arıtma tesisine dönüştürülecek. Atık suların Marmara denizine deşarjı engellenecek. Arıtılmış atık sularının yeniden geri kazanımı gerçekleştirilecek. Gemilerden atık suların boşaltılması önlenecek. Tersanelerde temiz üretim teknikleri yaygınlaştırılacak. Bölgesel atık yönetimi eylem planı ve deniz çöpleri eylem planı hazırlanarak uygulamaya konulacak. İyi tarım ve organik tarım uygulamaları, damlama suları yöntemi yaygınlaştırılacak. Marmara denizi ile ilişkili havzalarda, dere yataklarına yapay sulak alanlar ve tampon bölgeler ile kirliliğin denize ulaşması önlenecek. Fosfor ve yüzey aktif madde içeren temizlik malzemelerinin kullanımı aşamalı olarak azaltılacak. Organik temizlik ürünleri teşvik edilecek. Balıkçılık faaliyetlerinin ekosistem temelli yapısı sağlanacak, koruma alanları geliştirilecek. Zarar gören balıkçılara ekonomik destek sağlanacak. Soğutma suları ve termal tesislerden oluşan sıcak suların Marmara denizine etkilerinin azaltılmasına yönelik tedbirler alınacak.

22 Maddelik bu eylem planının özü deniz kirliliğinin önlenmesi ve vatandaşlarımızın bilinçlendirilmesi temeline dayanıyor. Bu amaçla STK’lara büyük görev düşmekte. Yalova STK’ları ile güçlü bir kent. Bu doğrultuda inanıyorum ki Yalova daha hızlı yol alacaktır. Çocuklarımıza bırakabileceğimiz temiz çevre hedefinde yapılacak çok şey var. İnanıyorum ki yine üstesinden gelip Marmara denizini kurtaracağız. Başka bir yazımda buluşana kadar kalın sağlıcakla...