Aramakla bulunur mu mutluluk? bilinmez. Lakin yarına ait değil ki, o bir varsayım da değil. Mutluluk, nerede bulunuyorsan orada, o anda başlar. Bekleyemezsin onu, çağıramazsın, o istediği zaman çıkagelir sana veya sen onu yakalamak için anını yaşarsın. Sen yaratırsın, sen yaşatırsın. Her türlü mutluluk kendi benliğine döner. Özünü sağlam kurmuşsan, mutlulukların da sağlam olur.

Sen özünü sağlam kurarsan, duyguların da mantığın da sağlam kapılar açar sana. Mantığına bir şey diyemem, duyguların insanıyım ben ama o duygular var ki, nereye atsan sana döner, nereye gitsen seninle gelir, istemesen de takılır gelir peşine küçük çocuk misali, söz dinlemez duygular.

Nereye gidersen git, her gittiği yerde bir parçası kalır insanın. Bıraktıklarının sen bile farkında olmazsın çoğu zaman. Öyle derindir ki duyguların, hangi parçası eksildiğini, nerede bıraktığını aklından çıkarıverirsin bazen. Öyle bütünleşmişsindir ki…

İnsan duygularını kuşlara benzetirim ben. Nereden geldikleri bilinmez, kâh çığlık çığlığadırlar, haykırırlar sana adeta, kâh da pencerene konan bir sessiz güvercin misali, savunmasız ve sükunete bürünmüş, ürkek bir kalp.

Kalbini yönetirken nice çetin yollar karşına çıkıyor değil mi? Aşmak adına ne yaptığını hiç düşündün mü? Uygulamaktan bahsetmiyorum. Hep daha ileriye taşıyacağın bir çaba sergilemek adına delice çırpındığın oldu mu hiç? Yaşamın merdivenlerini sağlam çıkabilmek, tutunmadan etrafa, dimdik çıkabilmek ne de güzel yeğliyor insanın içine. Dünya; sonsuzluk içinde küçücük bir parantez. Ne sığdırabilirsen ömrüne…

Yaşamında her mücadelenin güzelliği, her güzel eyleminin sonucu sadece senin için. Eğer, seçebiliyorsan o güzellikleri kendine, özümseye özümseye…Yaşam; daha berrak akıyor sana. Bunları yapamadığında, sadece bir nehrin kıyısından ürkekçe bakıyorsun hayatına. Bir kadın, bir erkek, bir çocuk…Ne fark eder? Yaşamına sağlam duygular, sağlam adımlar, sağlam koşmalar ile ilerledikten sonra…