Dünyanın neresinde olursa olsun, inançlar, kadim medeniyetler ve insanlığın ortak kabulleri içinde asla kendine yer bulamayacak bir vahşeti yaşadık.

  İnsanlık denen nimetten mahrumiyetin, ne çetin ve ne sefil yaşam biçimi olduğunu gördük.

Hatta onu yaşam bile saymadık. İster bin yıl önce ister 2019…

Kinle beslenmiş hastalıklı bir ruh halinin nerde olursa olsun insanlığın baş belası olma özelliği değişmiyormuş bir defa daha öğrenmiş olduk.

En masum, en mahrem yanından vurdular onca insanı. Şehadetle taçlanan bu ruhlar, en temiz duygularla kıyamda insanlığın derdine deva dualar edeceklerdi hâlbuki.

Kıraat, kıyam ve secdeleri, İnsanlık adına hem bu dünyada hem de ahrette Allah’tan iyilik ve güzellik taleplerinin sebebi olacaktı.

Onlar için şehadet, bizler için ibret oldu.

    Yeni Zelanda hükümeti başta olmak üzere, dünya terör denen felaketin bir insanlık sorunu olduğunu düşündü mü acaba?

Kin ve nefretten vicdanları çölleşmiş olanlar hariç hiçbir aklıselim sahibi bu vahşeti meşru göstermeyecek. Ve en şiddetlisinden tepki gösterecektir. Özellikle mabetlere ve oralarda ibadet edenlere karşı gösterilmesi gereken saygı bizim inancımızın en temel özelliklerinden biridir. Bunu kim hangi gerekçeyle ihlal ederse etsin asla meşru değildir. Ve asla dini referans olarak gösteremez. Bu insanlık düşmanlarının yaşamaya haklarının olmadığı gün gibi ortada iken.  İdam dışında bir ceza ile tecziyeleri maşeri vicdanda karşılık bulmayacaktır.

   Bütün bu olanlara rağmen, insanlığın yüz akı müminler, Hakka olan derin saygıları ve insanlığın felahı için gönderilmiş aziz peygamberimizin hatırına, iyiliğe davetten geri durmayacaklar.

   “Müttekun ve Muhsinun” olmaya devam edeceklerdir.

Şehadete ulaşmış kardeşlerime Rabbimin engin rahmetini diliyor, ailelerine sabır temenni ediyor, insanlığa baş sağlığı diliyorum.