‘’Nerede o eski…’’ diye başlayıp önünü özlem dolu değişik sözcüklerle doldurduğumuz cümleleri hepimiz derin bir ‘’ah’’ çekerek gönülden, kullanırız günlük hayatımızda.

        Günümüzle kıyasladığımızda günlük yaşanmışlarımızı, maziye dönüyor gönlümüz hatıralarda.

         Yokluklar ve sadelikler içerisinde ailemizle, komşularımızla yakaladığımız mutluluklardır çoğu zaman özlemini çektiğimiz.

         Dün, bu gün, yarın. Zaman aynı zaman. Ve bu zamanı bütün zaman dilimlerinde anlamlandıran bedenen yine aynı insan.

          Sobası bile olmayan bir evin ortasında yanan ateşin etrafında bütün aile bireyleri ve komşular en sıcak sohbetleri ederlerdi ateşi kıskandıran.

          Yuvarlak bir sofranın etrafında aynı kaptan yenen mutluluk çorbasının tadını, bugün ayrı kaplarda yediğimiz hangi pirzolada bulabiliyoruz.

          Bugün rahat ve bireysel yaşama adına teknolojinin hayatımıza soktuğu araç ve makinelere sonsuza dek esir ettik.

          Şehirleşmenin cazibesini sorgulamadan, köy meydanındaki çınar ağacının altında ahşap bir sandalyede otururken yudumladığımız sonsuzluk çayını, şehirlerde bir metre karelik evimizin balkonunda tek başımıza içtiğimiz çok şekerli acı bir kahveye tercih ettik.

          Herkese ayrı sıcak bir oda, her odada bir televizyon ve herkesin elindeki bir telefonla aynı çatı altında yalnızlığımızın zemherisinde donarken, geçmişin mutlu günleriyle gönlümüzü ısıtmaya çalışıyoruz.

          Şimdi geri dönülmez bir mutsuzluk denizinde sonu belli olmayan bir durağa doğru tüm imkanlarımız ve yorgun bedenimizle kulaç atarken, her kulaçta huzurdan, mutluluktan biraz daha uzaklaşıyor ve bireysel özgürlüğümüzün mutsuzluk mevsimine bir adım daha yaklaşıyoruz. 

          Geçmişte soğuk kış gecelerinde bir yorganın altında birbirine sarılarak yatılan iki odalı sımsıcak evlerimizi terk ettik.

           Her geçen gün daha büyük dubleks evlerde çocuklarımızın sesini ve kokusunu duymadan yapayalnız ve mutsuz bir hayata kendimizi mahkûm ettik.

            Komşu sözcüğünün sıcaklığını unuttuk. Aile değerlerimizi bir kenara ittik. Anne ve babamıza bir telefonu bile çok görür hale geldik.

            Daha rahat bir hayat yaşama uğruna bedenini ve ruhunu değerleriyle donatan insanı toprağa gömdük.

           Şimdi hepimiz ‘’nerede o eski…’’  sözcüklerini gönül pınarlarımızdan akıtarak elektrikle aydınlanan karanlık dünyamızı, geçmişin gaz lambası ile aydınlatmaya çalışıyoruz.

           Rabbim hepimize hayatımızdaki bütün insanlarla geçmişe özlem duyulmayacak bir şekilde yaşama gücü, azmi ve gayreti versin.

            Hoşça kalın, mutlu kalın, sağlıcakla kalın.