Bahçede top oynayan çocukları özledik, şimdi pencereden göremediğimiz, önceleri bahçemize kaçan toplarını kestiğimiz.

 Sahilde arkadaşlarla birlikte yürüdüğümüz günleri özledik. Tadını dostların sözlerinin verdiği bir bardak çayı özledik.

Yayla çiçeklerini özledik süslendikleri halde gidemediğimiz, göremediğimiz. Bir çıngırağın sesini özledik yayla çimenlerinde, sislerin arasında yanık yanık kaval sesleri gelirken.

Baharla çağlayan dereler biraz kırgın kenarında piknik yapmayan insanlar olmayınca.

Kahvelerde birlikte izlediğimiz futbol maçlarını izlemeyi özledik birlikte üzüldüğümüz, birlikte sevinçten havalara uçtuğumuz.

Bir dostun son yolculuğunda bulunmayı ve üzerine iki kürek toprak atmayı özledik. Birlikte bir ömür paylaştığımız ve son anında yanında olamadığımız.

Cuma namazlarını özledik, biraz uzatınca acımasızca imamı eleştirdiğimiz, iki rekat farzı kılıp bir an önce camiden çıktığımız.

Kahvelerde arkadaşlarımızla kahkahalı sohbetleri özledik, bazen siyasi tartışmalarla birbirimizin kalbini kırdığımız, bazen bir futbol maçı için sesimizi yükselttiğimiz.

Bahar yağmurlarına şemsiyesiz yakalanmayı, iliklerimize kadar ıslanmayı özledik.

Bir misafirimizle sohbet etmeyi özledik dudaklardan hanzer hanzer dökülürken sözcükler.

Arabamızla memleketi gezmeyi özledik hüzünlü bir gurbet türküsü dinlerken, Anadolu’mun kıvrım kıvrım yollarında.

Fotoğraf makinamızın deklanşörüne basmayı özledik uzak diyarlarda, seherin sessizliğini bozan bir kara tren giderken sonsuzluğa.

Çocukları özledik, sokakları özledik, çiçekleri, hayvanları doğayı,  özledik.

Biz aslında birlikte yaşamayı özledik.

Özlemlerimizin bir an önce gerçeğe dönüşmesi dileklerimle,

Hoşça kalın, sağlıcakla kalın, evde kalın.