Ramazan ayına sayılı günler kaldı. Bu ayın çok farklı bir manevi iklimi var. Gereği gibi ramazanı geçirenlerden olmayı rabbim hepimize nasip etsin. Nefsani duygular tamamıyla bu ayda yerini insani değerlere bırakmış olmalı. “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” anlayışı bu ayda daha da yerini buluyor. Belki de açlığı hissederek, yokluğun ne demek olduğunu yaşayarak öğreniyoruz.

     Tamamıyla tüketime odaklanan bireysel yaklaşımlar ufacık cep telefonu ekranlarına sığan dünyamızdaki her şeyi ile gözümüzün önünde. Bazen bir paylaşım bizi günlerce etkiliyor. O üzüntü ve insan olma onuru dışında karşılaştığımız şey ruhumuzun derinliklerinde yaralar açarken nasıl olabilir diye sorguluyoruz. Ülkelerin iç savaşları ve akla hayale gelmeyen şiddet uygulamaları, diktatörlerin koltukları için kendi halkının üzerine ayırım yapmadan bomba yağdırmaları insanlıklarından çıktıklarının göstergesi. Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman kardeşlerimize uygulanan ve Ramazan ayının gereklerini yaşamada bile yapılan kısıtlama ve işkenceler kabul edilebilir değil. Doğu Türkistan’da, Arakan’da dünyanın neresinde olursa olsun mazlumun en azından kalben ve yürekten yanında olmayı arzuluyoruz. Dua ediyoruz onlar için… Rabbim inancı, rengi, milleti ne olursa olsun eziyet çeken, mağdur olan herkesi bu Ramazan ayının merhamet iklimi içerisinde kurtuluşa ulaştırsın.
    Evet, ramazan sofralarımızı fakir sofraları ile paylaşmak gerekiyor bu ayda. İsrafı bile aşan ve adeta 1001 çeşit yiyeceğin olduğu protokol sofralarının fotoğrafları bu ayda paylaşılması kabul edilebilir değil. İftarda yiyeceğini temin etmede sıkıntı yaşayanların gözüne sokarcasına bu egoizm dürtülerini en azından bu ayda kontrol etmek lazım. Ne olur bir fakiri sevindirsek, bir yetimin başını okşasak, onlara kol kanat gersek? Yardımlaşma ve dayanışma bu ayda özellikle lazım. Yerel yönetimlerimizden bazılarının fakir fukarayı rencide etmeden ayağına iftarlığını götürdüğünü biliyorum. Veren el , alan elden üstündür elbette. Allah düşürmesin. Ama düşene de yardımcı olmak bizim boynumuzun borcu. Herkes öncelik sırasına göre bunu ifa ederek fakir kardeşlerimize kol kanat gererek dini vecibemizi de en iyi şekilde yerine getirmiş oluruz.
    Gönül belediyeciliğinin temelinde "Sosyal Belediyecilik” kavramı yatmaktadır. Gece aç yatan bir yetimin vebali hepimizin boynundadır. Bunun hesabını iki dünyada veremeyiz.” Zengin olanların ve sadece protokolün yer aldığı iftar davetleri yerine, rencide etmeden fakirin ayağına kadar gıda ve diğer sosyal desteklerde en yüksek seviyede bulunulması gereken bir aydır Ramazan. Gereğince davranıp bu hassasiyetle vicdanının sesine göre Şehr-i Emin olanlardan da Allah razı olsun. Ramazan ayının merhamet iklimi içinde ailenizle birlikte en güzel günlerin sizin olmasını temenni ederek saygılar sunarım.