Kanuni Sultan Süleyman‘ın ‘Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’ sözü ile dilimize pelesenk olmuştur sağlığımızın her şeyden daha önemli olduğu. Zaten şu günlerde tüm insanlık Covid-19 virüsü ile birlikte hem sağlık ile hem de insan olmak ile büyük bir imtihanı yakinen yaşıyor. Globalleşme ile global ekonomi ağalarının pençesinde can çekişen yeni dünya düzeninde her şey ama her şey sektör haline gelmiş durumda üstelik bu Covid-19 virüsü ile ilgili kriz ortamı oluşuncaya kadar hepimiz – büyük bir kısmımız- çokta rahatsız değildik hatta memnunduk bile.

Evet, her konu bizim için sektör, yani para kazanılacak bir fırsat ortamı olarak görülüp var gücümüz ile sektörlerden payımızı almak için gayret sarf ediyoruz. Soğuk savaş bitip te dünya tek kutuplu küreselleşmenin yörüngesine girdiğinde beri hayatımızdaki her durum sektör haline geldi. Maalesef sağlık- hekimlik te bunlardan biri olarak çok uzun yıllardır karşımızda duruyor. Dünyada dev ilaç firmaları sağlık sektörünü yönlendirip kimi teorilere göre önce hastalıkları üretip sonrasında da ilaçlarını satarak kasalarını tıka basa dolduruyorlar. En çok ta bu sektörleşme vahşi uzak batı da yüzünü gösteriyor. Dünyaya medeniyet satan, barışı silah satarak bomba tarak getiren, dünya kaynaklarının büyük bir kısmını israf eden sadece elitlere değer vererek, seçilmiş -elitist egoizmi meşrulaştıran vahşi uzak batıdır.

Binlerce yıl önce Eflatun’un tanımladığı adil devletin görevleri arasında adil sağlık güvenliği ile satırları vardır. Halkın refahı için kurulmuş olan devlet yapılarında; adalet, nesil emniyeti, özgürlük, hakça ticaret yapabilme özgürlüğü, devletin sunduğu sağlık vb. sosyal haklardan hakça faydalanabilmek gibi gelecekten kokusu olmayan bir toplum yaşayışı oluşturmak en temel yaklaşımdır. Vahşi uzak batı da ise sağlık, eğitim, nesil emniyeti hatta adalet bile tamamen sektörel bir ticari yaklaşımdır. En iyi avukatı tutarsan en az ceza alırsın hatta belki hiç almazsın. Çok iyi adamların varsa hiç vergi bile vermezsin hatta vergi cezalarında sıfırlanır. Ne kadar çok paran varsa o kadar iyi eğitim alırsın. Çok zenginden kendine sağlık satın alırsın, en iyi ilaçları en iyi tedavileri hatta en iyi organları satın alırsın.

Yaşadığımız Covid-19 virüsü vakası ile ortaya çıkan gerçek vahşi uzak batı ve onun gibi düşünenlerin acınası yüzlerini yansıtan dehşete düşürücü bir tablo. Paran çoksa yaşarsın devlet sadece özel sosyal güvencesi olana yardım eder çok parası olan tedavi olur. İlaç masraflarını hastane masraflarını karşılayacak paran yoksa makinanı fişini çekerler. Koskoca modern kapitalist dünyadan birçok ses artık Küba gibi küçük komünist-sosyalist devlet yaklaşımına öykünür oldu. Modern küresel kapitalizmin kurduğu görkemli SANAL MEDENİYET çöktü birden.

Eminin yakında birileri yeni yönlendirme algılama metotları le bunları da bize kabul ettirerek meşrulaştıracaklar. Çünkü nerede olursak olalım artık eskiden vazgeçmeyiz dediğimiz birçok temel yapı taşımızdan vazgeçtik. Özgürlük bunların başında geliyor. Sağlık eğitim gibi temel haklarımız ise sektör olduğu için paramız kadar faydalanacağımız yoksa faydalanamayacağımız haklar.

Hekimlik önemli hatta kutsal bir iştir. İslam öğretisinde Lokman Hekim kıssaları ile anlatılır. Şifa vermek mutlak olarak Allah a aittir ancak şifacılar Rabbin ilminde ilim sahibi olarak vesile olanlardır. İslam medeniyetinde sağlık para demek değildi, birine şifa vermek en güzel ilerden biridir sadece dünyevi değil uhrevi mükafatı da gerektirir. İslam medeniyetinde Tıp ilmi insanlara hizmet etmek iyilik yapmak için kullanılır. Müslüman şifacılar hiçbir dönemde insan sağlığını para kazanılacak bir endüstriyel sektör haline getirmemişlerdir. Yüzyıllar boyu İslam devletleri kendi coğrafyalarında şifahaneler kurmuşlar halka ücretsiz şifa verilmesini sağlamışlardır.

İnsanlık tarifi boyunca şifacılık önemli bir mevki konum olmuştur. Şifacılar hep önemli yerler edinmişlerdir, iyi yönde ve kötü yönde kullanılmıştır şifacılık. En ilkel kabilelerde şifacı – büyücü kabile şefinin yanında durur hep. Şifacılık çoğu kez ilahi bir güçle beraber de anılır. İnsanlık tarihinde şifacılar hep tanrı adamları rahipler – rahibeler olmuştur. Nereden bakarsan bak şifacılık hep kutsal – saygın bir yerde durmuştur.

İnsanlık tarihindeki, karanlık zamanlardaki kötü yönetimlerde tiranlıklarda -krallıklarda – kabilelerde üç temel güç beraber hükmeder – zulmeder. Kabile şefi (yönetici) , en iyi savaşçı ( askeri güç) ve şifacı - büyücü - din adamları. Bu üç önemli güçle insanlar yönetilir yönlendirilir, bu güçleri elinde bulunduranlar toplumda öneli yer sahibi olurlar. İnsanlık tarihinin günümüzde de hali pek parlak değil aslında SANAL MEDENİYET yönetimlerinde de, yönetim benzer şekilde yürütülüyor. Yöneticiler- başkanlar var, askeri güçler, ekonomik güçler zenginler, din sektörü ve sağlık sektörü ile yönetilen toplumlar. Sanki insanlık masallardaki az gitmiş uz gitmiş ancak bir arpa boyu yol gitmiş gibi. Belki de insanlık bu Covid-19 virüsü ile gelen musibetten ders çıkarır da zararın neresinden dönülürse kar olur.

Akıldan iyi zenginlik, sağlıktan kıymetli şey yoktur. (Türk Atasözü)