Konu hakkında bilgi veren Seçer;

“Rutin döngü içinde yaşlanan ve işlevini yitiren beyin hücreleri ölür ve yerlerini yeni hücreler alır. Bu döngünün bozulması durumunda, vücut ihtiyaç duymasa dahi yeni hücre üretir; ölmesi gereken hücreler yaşamaya devam eder. Bu fazla hücreler zamanla birikerek doku oluşturur ve tümöre neden olur. Beynin içinde herhangi bir bölgede iyi veya kötü huylu olarak oluşabilen beyin tümörleri, vücudun başka bir bölgesinde ortaya çıkan kanserli hücrelerin beyne sıçramasıyla da oluşabilmektedir.

Her yaşta görülebilen beyin tümörleri büyüklüklerine, bulunduğu bölgeye ve hücre tipine göre değişik belirtiler verir. Bu belirtiler, tümör beyne baskı yapmaya başladığında ortaya çıkar. En yaygın belirtisi baş ağrısıdır. Lakin baş ağrısı çok çeşitli nedenlerle oluşabileceğinden doğrudan beyin tümörü ile ilişkilendirilmemelidir. Tümörlerin neden olduğu baş ağrısı, genelde sabah saatlerinde şiddetlenir ve beraberinde mide bulantısı ve kusmaya neden olur. Tümör belirli bir noktaya eriştiğinde, kafatası içinde çevre dokulara baskı yaptığından uyuşukluk hissine neden olur. Görmede bozukluk, konuşurken kelimeleri unutma ve tam telaffuz edememe de tümör belirtileri olarak değerlendirilebilir. 

Beyin tümörü tedavisinde uygulanacak yöntem tümörün türüne, bulunduğu bölgeye ve evresine göre belirlenir. Cerrahi müdahale, radyoterapi uygulaması ve kemoterapi hastalığın tedavisinde uygulanan en yaygın tedavilerdir. Vücudun başka bir bölgesinde gelişen kansere bağlı olarak beyinde tümör oluşumu söz konusu ise tedaviye multidisipliner olarak yaklaşmak gerekir” dedi.