Dünyada 3 tane sandık vardır.

Çeyiz sandıklarımız, adam sandıklarımız, birde söz verip tutar sandıklarımız...

Kültürümüzde sandığın önemli bir yeri vardır. Kimi zaman sır olmuş, değerli eşyaları, evrakları saklamış. Kimi zaman geçmişte yaşanmış hatıralar konmuş, kızlarımızın çeyizine sandık olmuş...

Uzak diyarlardan yola çıkan deve kervanlarının taşıdığı nice ipekli kumaşı, değerli baharatları yaban ellere taşımış.

Bununla da kalmamış; çeşit çeşit meyve sebzenin dalındaki tazeliği ile pazara ulaşması için sandık olmuş.

Bugün hayatımızın her anında, köşesinde kendine yer bulan sandığın geçmişte Yalova’da yapımını anlatmaya çalışacağım.

Yemyeşil, bereketli, cennetten bir köşeydi bir zamanlar Yalova...

Türkiye’nin en lezzetli kırmızı-yeşil elmaların yetiştirildiği bahçeleri ile kırmızı –yeşile bürünürdü. Hummalı bir şekilde elma bahçelerinden elmalar toplanarak sandıklara yerleştirilip İstanbul haline yollanırdı.

Yalova Elması; Isırdığınızda kütür kütür ses çıkar, nefis kendine has bir kokusu ve sulu yapısı ile damaklarda nefis bir lezzet bırakırdı. Sadece bu mu? Saman armudu, Kirazımız, yeşilliğimiz, fasulye, bezelye, bamyamız.

Cumartesi Köylü pazarı bir efsaneydi. İstanbul’dan günü birlik pazara gelinirdi.

Sandık sandık meyve, sebze sakız beyazı sandıklara konur bunun yanı sıra tereyağı, günlük sütü, yumurtası adalar vapurunun 06.15 seferiyle adalara ulaşırdı. Bereket, huzur, mutlulukla...

İşte bu sandıkların Yalova’da yapılış hikayesi; Safran yolunda, sandık imalatı ile uğraşan geniş bir aile vardı. Ailenin bir bölümü köyde ikamet eder tarım ve ormancılıkla uğraşırlardı. Yalova’da oturan aile bireylerinden bir kısmı, odunculukla, bir kısmı da meyve, sebze sandık yapım işi ile uğraşırdı.

Yalova ormanlarından, kesim için damgalanmış ıhlamur ağacı ya da kavak tarlalarından kesilen kavak ağaçlarını kullanırlardı. Öncelikle ağaçlar temizlenir, hızardan düzgün şeritler halinde kesilir, ölçülerine göre parçalanır, sandık çakımı için dizilir.

Sandık yapımı için hazır hale gelen çıtalar ustaların önüne işlen sırasına göre dizilir, çivisi ve çekici ile hazır bekleyen usta zamanla yarışırcasına başlar sandık yapımına... Sanırsınız ki bir müzik aletinden çıkan tınılar.

Çiviye çekiçle bir kere, bilemedin bir sefer vurur hemen ikinci çiviye geçerdi. Sanırsın ritim tutan müzisyen…

Sandık çakmak hem hüner, hem de el çabukluğu isterdi. Zira sandıklar bahçeden toplanan meyve sebzeye yetişmeli verilen teslimat sözü saatinde hazır olmalıydı.

O zamanlar ‘Söz Senet’ misaliydi. Ustası bir günde 750 ad ile 1000 ad arası sandık çakar. Sandıklar bitip teslim edildi mi işin hazzı, huzuru işte o zamandı.

Sandık imalatı başından sonuna paylaşım, dayanışma gerektiren bir ekip işidir. Genelde çalışan aile bireyleri olur, her yaş gurubunun yapacağı mutlaka bir işi olurdu.

Sandığın artan kıyı, köşeleri, hızardan çıkan talaşı ise; fakir fukaranın kışlık ısınmasına verilirdi. Bereketli işti vesselam...

Şimdilerde Yalova’da bu işi yapan kalmadı, artık palet ve plastik kasalar piyasaya hakim oldu.

Meyve ve sebzeciliğin olduğu bazı kasabalarda hala ayakta durmaya çalışmakta sandık ustaları. Zamana yenir düşen, kültürümüzdeki diğer meslekler gibi Sandıkçılığı da çocuklarımıza kitaplardan bir masal okur gibi anlatacağız...

Sevgi, saygı ve mutlulukla kalın.