Kötü bir romanı, kötü bir şiiri, kötü bir filmi görmezlikten gelebiliriz ama kötü bir binayı görmezlikten gelemeyiz.

İnsanoğlu doğadan şehre karışma sürecinde yaşam tarzına uygun yaşam alanları oluştururken geleneksel dönemlerde şehrin halet-i ruhiyesini şehrin yapısına da yansıtmıştır. Viyana, Prag, İstanbul (bir kısmı), Zürih gibi şehirlere sadece dışarıdan baktığımızda bile şehrin anatomik yapısını çizebilecek kadar bilgi verirdi bize.

Çağ ilerledikçe ve modern toplum kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladıkça insan doğası bozulmuş, onun yerini pratik akıl ve yararcılık almıştır. Yararcılık insan doğasını geri itip onun karmaşık yapısını çözümlediğini zannedip insana birtakım kalıplar biçmiştir. Doğ, okullara git, birtakım başarılar elde et, o başarıları bir yerlerde yaranmak için kullan, o yarandığın yerlerden paralar al, o paraları harca, daha çok yaran daha çok para al, daha çok para harca, daha da mutlu ol gibi.

   Karmaşık yapıya sahip insan doğası kendisiyle bağdaşmayan bu kadar unsur karşısında afalladı ve modern döneme de alışamayınca şehirle doğası arasında bir uçurum meydana geldi. Çok uzak örnekler değildir, babaannesinin Erzincan’dan gönderdiği tulum peynirini gökdelenlerde ekmek arası yapıp yiyenler.

Peki tüm bunları niye anlatıyorum?

  Yaklaşık bir ay sonra mahalli seçimler var. Şehrin doğasını, yapısını belirleyecek olan kişiler seçilecek yani. Bu hafta sonu Bursa’yı ziyaret ettim ve gördüğüm elim manzara bende büyük bir üzüntü yarattı. Bundan yüz yıl öncesine kadar yeşillik başkenti olan ve yıllarca başkentlik yaptığı için tarihi bir tadı olan şehir bir beton yığınına dönmüş. Kendisinden bize bir tat sunmasını beklediğimiz yer bir Amerika eyaletinden farksız hale gelmiş. Halbuki dünya çeşit çeşittir. Güzelliği bu kadar çeşitliliktedir. Herkes kendi rengini vermelidir.

Yaklaşan mahalli seçimlerde adayların Yalova’ya sadece bir ticaret şehri olarak değil de aynı zamanda doğal yönüyle de bakması herkes için daha iyi olacaktır. Yalova Türkiye’nin yüz ölçümü olarak en küçük ili olsa da orman bakımından neredeyse en yüksek orana sahip illerden biri. Bildiğim kadarıyla Yalova yüz ölçümünün %61’i orman alanlarıyla kaplı. Yani bu demektir ki, insan doğasını koruyabileceğimiz birçok alan mevcut.

  Her şehir kendi tadını verdiği zaman var olur. Eğer Yalova’yı; Kocaeli’den, İstanbul’dan ayıracak şeyler olmayacaksa Yalova olmasının da bir anlamı olmaz. Bir şehrin özgünlüğünü en iyi yansıtabileceği alan da mimaridir. Yapıları başkalarına benzeyen, gökdelenlerle çevrilen şehir özgünlüğünü kaybeder.

Bursalı bir şairin dizeleridir: “Gökdelenleri ruhumuza inşa ediyorlar/Susadığımız zaman bize gösterecek yerleri kalmadı” (N.Cihan Taşan, Leyla da Şiire Dahil, Mühür Kitaplığı, s.24)