Hayatımızda öyle farklı anlar vardır ki… çoğu zaman sanki hayatımızın sonuna gelmiş gibi hissettiğimiz anlar kucaklar bizi adeta…

Son iki dakikada uçağı kaçırmak gibi veya saniyelerle yarışan yarışmacının, son saniyelerde yarışmayı kaybettiği gibi. Anların, koskoca ömrümüze dahil olan bölümü hayatın.

Aslında kendimizi, yaşamımızı, hedeflerimizi yönetme gücü burada devreye giriyor.

Bu noktada başlayan her şey, baş ucu detayları oluyor yaşamımızın. Peki yaşamımızın baş ucu detayları ve önemsemediğimiz detayları arasında kaldığımızda yolumuza yön verip ışık tutan güç nedir? 

Elbette, Sevgi….

Sentetik hiçbir duygu, ruhu tatmin etmez. Dolayısıyla sevgiler de öyle. Sen gönlünü, ruhuna işleyen her güzellikle taçlandırmazsan, yarı yolda kalır sol yanın. Kendini yönetebilirsin, hayatına yön verebilirsin, âmâ olayın ucu sevgiye dokunduğunda, sen savunmasız kalabilirsin. Kalırsın….

Sevgiden bahsediyorum. Gerçek sevgiden, berrak sevgiden, şeffaf ve duru sevgiden…

Hayatımızın en büyük hatasını gerçek sevgilere küsmekte yapıyoruz. Küsüyoruz sevgilere. Yanlış yapıyoruz, hata yapıyoruz. Sonucunda sevgilere küsüyor kapatıyoruz gönüllerimizi ruhumuzu kalıcı sevgilere. Bir kere inancımızı yitiriyoruz en başta.

Peki ama neden? Yüreğimizi inançsız bırakmamak lazım ki gönlümüze güzel duygular koksun… Nereye kadar üzüleceğiz bitip gidene ve çekip gidene? Güzellikler sana göz kırparken, onlara kucak açıp karşılamamak niye? Yaşam devam ediyor, evrenden duygular akıyor… Yakala, yaşa ve sev… Duygularını kaygılandırırsan, gönlün çöle dönüşür…

İnsanı ayakta tutan kudretli güçler vardır… Yaşamak için yaşamak gibi. Veya yaşama dört elle sarılmak gibi. İnançlarını yitirir sadece yaşamak için yaşarsan, sol yanında hissettiğin her duygu söner. Ateş olmadan küle dönebilmek gibidir bazı duygular…

İnancını yitirdiğin, ön yargı gözlüklerini takarak baktığın noktada, hayat tökezletir birçok şeyde. Yolunu aydınlatan ışığın rengi değişir ya da söner. Rotan ters yöne işler. Sağlam sevgini sağlam inancınla harmanlayıp baktığında hayata, yeşil ışıklar art arda yanacaktır gönlünde.

Her şey insanın kendisini tanıması ve sevmesiyle başlar. Kendisine inanmasıyla dallanır budaklanır tüm güzel eylemler. En başta sevgiye inanmak, kendine inanmak sözün özü gönlüne inanmak gerek bu hayatta. Çünkü insan, inandıklarıyla kazanır ya da kaybeder.

Kazandığımız noktada gönlümüz şen olur da kaybettiğimiz noktalarda hep bir hüzün bulutları kaplar içimizi. Sessiz sessiz ilerler yüreğimizden benliğimize, hafiften sızlar gönlümüz hüzünlerle.

Belki bir su damlası kadar huzur yetecektir hüznümüzü serinletmeye. Yüreğimizin en alımlı köşesinde beklettiğimiz umutlar, can verip, huzura boyayacaktır hüzünlerimizi…