Simit bizim için hayatımıza ayrı bir anlam ve tat veren bir yiyecekten ziyade, cebimizde ki son paramızla açlığımızı bastırdığımız, deniz kenarında ya da parkta sevdiğimizle paylaştığımız, okulda teneffüse çıktığımızda koşarak kantinden öncelikle almaya çalıştığımız, ikindi çaylarında taze çayın yanında, peynir, zeytinle ikram ettiğimiz, acıkan bir çocuğa ikram ederek sevindirdiğimiz, sabah dükkanını erken açan esnafın çayının yanına eşlik edendir. Simit hayatımızın, bütünleştiren bir parçasıdır anlayacağınız. Midemizi doyuracak kadar doyurucu, aldığımız simitle de simitçiyi mutlu edecek kadar anlam yüklüdür.

Sadece hayatımızı bütünleştiren bir parça değil aynı zamanda bir hayat okuludur, Simitçilik. Simitçilik, çocuğunuza ticareti öğreteceğiniz en güzel hayat okuludur. Eskiler, ticareti öğrensin, insan ilişkisi gelişsin, ticaret hayatına atıldığında hesap işini çocukluktan öğrensin diye, yaz tatillerinde çocuklarına simit sattırırlardı. Bunun yanı sıra limonata, gazoz da çocuk yaşta ticareti öğrensin diye yaptırılmaya teşvik edilen yazlık işlerdendi.

Ülkemiz de simitlerinin lezzeti ile ünlü olan birkaç ilden biridir Yalova. Sabahın erken saatlerinde Simit fırınlarının önünde sıra bekleyen Simitçiler olurdu. Ellerinde başlarına yerleştirdikleri halka ve üzerine koydukları simit tepsisi ya da simitleri dizdikleri simit sopası ile sıranın kendilerine gelmesini bekler, o gün alacakları simitle yollara düşer, ekmek paralarını kazanmaya çalışırlardı. Hepsinin farklı bir rotası, bir köşesi, mekân tuttukları bir park olurdu. Yaz, kış, yağmur, çamur demez her gün simitlerini satarak geçimlerini sağlarlardı.

Simitçi deyip geçmeyin, mesken tuttukları yerin gönüllü güvenlik elçileriydi onlar. Adres mi sorulacak, ilk olarak etrafa bakılır bir simitçi görüldü mü ona sorulur, Ev mi kiralanacak, simitçiden bilgi alınır ayrıca mahalle ya da semtin huzurlu bir yer olup olmadığı ona sorulurdu. Parklarda çocukların güvenliği neredeyse onlardan sorulurdu. Zira simitçi amcamız düzenli olarak oraya geldiğinden, oyun oynamaya gelen çocuklara aşina olur; yabancı, şüpheli insanlardan korurdu.

Geçen, canımız mis gibi taze simit çekti. Hadi çayın yanına simit alalım ama sokak simidi olsun, çocukluğumuzdaki gibi dedik. Aldık da… Sonra başladık çocukluğumuzdan bahsetmeye simit ve çay eşliğinde. Bizim küçüklüğümüzde bir aile işletmesi olan Faydalı Simit Fırını vardı. Hayal meyal hatırlıyorum Hamide teyzeyi. Odun ateşinde pişen pekmezli simitlerinin lezzeti unutulacak gibi değildi. Faydalı Fırının simitleri başkaydı. Sevgiyle yapılan her işte olduğu gibi…

Yalova simidimize kimse hayır diyemez. Çıtır çıtır, bol susamlı ve bir de o muhteşem kokusu ile dost ziyaretlerine giderken sokak simitçisine sardırdığınız simitler… Tabiri caizse siz zile basmadan sıcaklığı ile gelişinizi haber ederdi basamaklardan çıkarken. Simit böyle güzel samimi duyguları ifade eden geleneksel bir yiyeceğimizdir. Nar gibi kızarmış, susamlı simitlerin lezzetleri o kadar güzel ki, tok dahi olsanız mis gibi kokusunu duyduğunuzda “Tokum ama biraz kırıvereyim, dayanamadım, mis gibi koktu” diyerek afiyetle yersiniz.

Bir de simidimizle bütünleşen mekânlarımız vardır. Yalova balıkçılar çay bahçesi gibi… Yalovalı olun ya da olmayın kendi yerinizmiş gibi hissedeceğiniz yegâne yerdir. Günün her saatinde sıcak sıcak Yalova simidi satan simitçi abimiz, güler yüzü ile simidi size servis ediverir. Yanında da ocaktan yeni dökülen sıcacık çayı, denizin dibinde mis gibi deniz kokusu eşliğinde yudumlarsınız.

Siz ufka doğru dalıp denizi seyrederken, masun bir şekilde elinizde ki simitten payını almaya gelen Tekir Kedilerimizi de unutmayalım. Yalova da simit işte böyle anlam yüklüdür.

Sevgi, Saygı ve Mutlulukla