Türkiye Kamu-Sen İl Başkanı Mustafa Deviren, 26 Ekim Cuma günü, saat 17.30‘da, 15 Temmuz Cumhuriyet ve Demokrasi Meydanı’nda basın açıklamasında bulundu.

     Deviren; Çok yakın bir zamanda 95. kuruluş yıldönümünü kutlayacağımız Cumhuriyetimiz ve milli devlet yapımız büyük saldırılarla karşı karşıyadır. Ağır bedeller ödeyerek kurduğumuz ve bugünlere taşıdığımız Devletimizin bu coğrafyadaki varlığı, millet olma özelliğimiz ve etrafında kenetlendiğimiz değerlerimizin korunmasıyla mümkündür.

Nitekim daha birkaç yıl önce, adına “Çözüm Süreci” denilen, gerçekte ise çözülüm süreci olan birtakım uygulamalarla milli kimliğimiz yok edilmek istenmiş, bu topraklardan Türk adı silinmeye çalışılmıştır. O dönemde milli değerlerimizin içinin boşaltılmasının, milli kimliğimizin yok edilmesinin, bizleri tek bir millet olarak bir arada tutan değerlerin yağmalanmasının karşısında durmuş, sürecin ülkemizi bir felakete sürüklemekte olduğu gerçeğini haykırmıştık. Bu rezaletler zincirinin bir halkası da 1933 yılından beri okullarımızda okutulmakta olan Andımızın kaldırılması olmuştu. Nitekim, yaşadığımız acı tecrübeler sonunda, yanlış yoldan dönüldü ama bu yanlışlar, hendek operasyonlarında 793, Fırat Kalkanı Harekatı’nda 71 ve Zeytin Dalı Harekatı’nda 53 vatan evladının şehadetine mal olurken içimizde de onulmaz ve unutulmaz yaralar açmıştır. Hatırlanacağı üzere o tarihlerde gerek bireysel gerekse Türk Eğitim-Sen olarak açtığımız davalarla, sözde Çözüm Süreci’nin bir parçası olan Andımızın kaldırılmasını, Danıştay nezdinde yargıya taşımıştık.

 “1933 yılından 2013 yılına denk 80 yıl boyunca okullarda okutulan andımızın, yeniden okutulmasının önünü açtı. Bir anda ne kadar açılımcı, çözülümcü varsa, meydanlara fırlayıp andımız üzerinden yeniden Türk Milli kimliğine karşı saldırıya geçti. Bu kesim içinde yaşadığı devletin kurucu değerleriyle hesaplaşma arzusunu, öğrenci andının ırkçı söylemler içerdiği safsatası ile gizleme çabası içine girdi. Danıştay kararında şu kavramlara yer vermiştir. Metinde yer alan kavram ve ilkeler anayasamızda yerini bulan kavram ve ilkeler olduğu gibi milli eğitim sistemimizin kanun ve yönetmeliklerle temel amaçlarını da ortaya koymaktadır. Yani yargı kararı dedi ki, ‘Öğrenci andı ayrıştırıcı değil bilakis Türk Milli kimliği açısından birleştirici bir unsurdur. Bu ilk ve tek karar değildir. 2002 yılından beri andımızın kaldırılması için açılan pek çok davada Danıştay öğrenci andının kaldırılmaması için görüş bildirmiştir” açıklamalarında bulundu.

  Bu süreçte özellikle 2009 yılında Millî Eğitim Bakanlığı’nın Öğrenci Andı ile ilgili yaptığı savunma, hepimizin görüşlerine tercüman olmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı’nın, 2009 yılındaki Andımızla ilgili bu savunmasını hiçe sayarak Danıştay’ın kararına itiraz etmesi bizleri ayrıca üzmüştür. Devlette devamlılığın bir gereği olarak Millî Eğitim Bakanlığı’nın 2009’daki görüşlerine uygun davranmasını, itirazından vazgeçerek okullarda Öğrenci Andı’nın yeniden okutulması için gerekli düzenlemeyi yapmasını beklemekte ve istemekteyiz.

  Danıştay’ın Öğrenci Andı kararına ilk tepki gösterenler arasında bir de adı memur sendikası olan ama yaptıkları sendikacılıkla bağdaşmayan bir kuruluş var. Bunlar iki yılda bir ortaya çıkar, memuru toplu sözleşmede pazarlar, sonra iki yıl boyunca ortalarda görünmezler.

%4+3,5 zamma imza atıp %24,5 enflasyona karşı gıkını çıkarmazlar. Memurlar ek gösterge beklerken tek kelime edecek takati göstermezler. Dolar 7’TL’ye ulaştığında, alım gücünün korunmasına karşı bir tedbir önermezler. Mülakat denen kıyım sistemiyle hak yenirken sus pus olurlar. Aileleri parçalanmış sözleşmeli personel için tek kelime etmezler. Memurun, sözleşmelinin, emeklinin mağduriyetlerini sorun etmezler. Ek zam istemeye hiç cesaret edemezler. Kısacası memur sorunlarına karşı kafalarını kuma gömer ama iş, Türk düşmanlığı oldu mu, girdikleri delikten bir anda fırlar, 81 ilde basın açıklaması yaparlar. Bunlar Andımızı, Türkiye Cumhuriyeti ve Devletimizin kurucu kadrosuyla hesaplaşmanın aracı yaparlar. Ne yazık ki, Türklüğün etnik bir unsur olduğunu iddia edenler, Öğrenci Andı ile Milli Marşımızı karşı karşıya getirerek tehlikeli bir ayrımcılığa girişmektedir. Bilinsin ki Mete Han da bizim, Oğuz Kağan da bizim; Alparslan da bizim, Kılınçarslan da bizim; Abdülhamit de bizim, Atatürk de bizim; Hira Dağı da bizim, Tanrı Dağı da bizim; Milli Marş da bizim, Andımız da bizimdir. Bizi bizle sınamaya, bizi bizle çatıştırmaya kimsenin gücü yetmeyecektir’ şeklinde açıklamada bulundu.  

   Açıklamayı dinlemek için 15 Temmuz Cumhuriyet ve Demokrasi Meydanı’na gelen sendika üyeleri ve halk, ‘Andımız” ı okuduktan sonra ellerinde bayraklar ile “Ne Mutlu Türküm Diyene” tezahüratları yaptıktan sonra meydandan ayrıldılar.

Haber/fotoğraf: Yasemen Yeter