Bu gece gelmen lazım. Gerçekten gerekli bu. Zaten kaç gecedir söz veriyorsun ama gelmiyorsun. Birkaç saat öncesinden haber verip, bu gece kesin seninleyim diyorsun. Ama kandırıyorsun beni.

O kadar yorgun ve bitkinim ki bu gece yine. Beni dinlendirebilir, ancak sen hafifletebilirsin. Şöyle bir üflesen gözlerime dalacağım zaten. Ama değil üflemek yaklaşmıyorsun bile bana.

Hani gelip beni alacak uçsuz bucaksız maviliklere, denizlere, göklere, bembeyaz papatya tarlalarına götürecektin. Hani bütün gün yaşadığım o koşuşturmadan, angarya işlerden beni çekip çıkaracaktın. Beynimi kemiren o tüm can sıkıcı sorulardan beni kurtarıp, bomboş bir zihin getirecektin bana. Beni alıp götürecektin yârimin yanına. Kavuşacaktık birbirimize. Doya doya sarılıp koklaşacaktık. Sadece ikimizin olduğu bir dünyaya götürüp bırakacaktın bizi. Olsun bir kaç saatliğine de olsa razıydım buna. Ama gelmedin ki yine.

Bak üşümeye başladım. Hava soğudu saat ilerleyince. Biliyorsun odam da soğuk. Ne elektrikli battaniyem ne de sobam var. Geleceksen gel. Bu gece sana ihtiyacım var. Yarın yine önemli işlerim var. Biliyorsun sen gelmeyince hasta da oluyorum ben. Bütün gün sarhoş gibi geziyorum sonra.

Son kez diyorum. Gel... Bak sabah olmak üzere. Gün ışımaya başladı bile. Birkaç saat sonra istesen de gelemeyeceksin. Gelsen de seni geri çevirmek zorunda kalacağım. Çünkü işe gitmem lazım sevgili kaçak uykum... Uyuyamam artık.