Bir zamanlar evlerimizin olmazsa olmazı olan Süpürgeler, temizliğin baş mimarıydı. Her evde bulunan, sıklıkla yenilenen, geleneksel bir ev aletiydi.

Kehribar rengi süpürgeler, boy boy yapılır, seyyar arabalara konularak çarşı, pazar satılırdı. Bazen de ipe dizdiği süpürgeleri omuzuna attığı gibi süpürgeci, rızkını temin etmek için sokak sokak ‘Süpürgeci geldi’ diye seslenerek satmaya çalışırdı.

Süpürge nedir, neden yapılmaktadır. Birazda bundan bahsedelim.

Ülkemizin belli bölgelerinde süpürge bitkisi ekilir, toplanan üründe Süpürge Borsasında satılırdı. Bu bitki özellikle Edirne ve çevresinde çokça dikilirdi.

Süpürge yapımı burada ticaret olarak yapılmaya başlanmış ki zanaatkârlar atölyelerinden oluşan Süpürgeciler Çarşısı bile vardı. Anadolu da başka şehirlerde yok muydu peki?

Vardı elbet. Ama Süpürge Edirne’nin geleneğinde bile farklı anlamlar taşımaktaydı…

Süpürge; hasatı yapıldıktan sonra kurutulup satışı gerçekleşir, süpürge ürününü alan esnaf bunları süpürge atölyelerine götürüp ilk olarak da süpürge otlarını yapılacak süpürge ebadına göre tasnif ederdi.

Daha sonra sarma işlemini yapar bağlama işlemiyle de Süpürgenin ‘Gabze’ denen tutma yerini oluştururdu. Son olarak süpürge muntazam olarak dikilir, süpürme işlemine hazır hale gelecek form oluşurdu.

Boyutlarına göre bir usta 50 ad ile 100 ad arası süpürge üretebilmekteydi.

Edirne’nin zamanla simgesi haline gelmiş bir de Aynalı Süpürgeleri vardır. Her gelin kız çeyizinde mutlaka; çeşit çeşit süslenmiş bu süpürgelerden bir tane bulundururdu.

Böyle süslü, böyle güzel süpürge nasıl ortaya çıkmış, ne anlatılmak istenmiş diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum…

Bunun bir hikâyesi var mıdır acaba?

Hikâyesi olmaz mı?

Elbette olur, süpürgenin bir değil birkaç hikayesi var…

Evlenecek çağda kızı olanlar evin kapısının dışına aynalı süpürge asarlar, o evde evlilik çağında bir genç kız olduğunun mesajını vererek dünürlüğe gelecek kişilerin işini kolaylaştırırlarmış…

Eğer gelin kızın çeyizinde Aynalı Süpürge varsa, bu da gelinin temiz, tertipli evine özen gösterdiğine işaretmiş.

Bir diğer hikâyesi ise, kaynanası ile dargın gelin evi süpürürken abartılı hareketlere süslü tarafını kaynanasının göreceği şekilde tutar ‘Dön de Kendine Bak ‘dermiş.

Aynı zamanda süpürgede ki aynadan kayınvalidesine bakar, sinirli olup olamadığını görmeye çalışırmış.

Esas hikâye ye gelince; Vakti zamanında çok süslü güzel mi güzel bir gelin varmış. Aynanın karşısında kendi güzelliğini seyretmekten, süslenmekten ev işi yapmaya vakti kalmazmış. Bu durumdan dertli olan kayınvalide süpürgeyi ayna ile süsleyip gelinine hediye eder.

‘Güzel gelinim, bu aynalı süpürge ile hem kendine bakar, emde evi temizlersin demiş’

Kültürümüz o kadar zengin ki. Eskiler de kırmadan bir şey söylenmek istenirse mutlaka bir şey araç olarak kullanılırdı. Bu kimi zaman bir oya, bir dokunan halı, bir yemek olurdu.

Hepsinde, sevgi, üzüntü, keder, kızgınlık ya da matem bir şekilde yakın çevreye aktarılırdı.

İşte Edirne’nin ‘Aynalı Süpürgesi’ böyle güzel anlamlar yüklenmiştir. Temizliğin aracı olmakla kalmamış, temizliğin, saflığın simgesi olmuş.

Şimdilerde eskisi kadar rağbet görmese de Edirne de bu gelenek sürmekte, bu sanat yaşatılmaya tüm zorluklarına rağmen devam etmektedir.

Kültür Bakanlığı sanatkârı olan süpürge ustası Varol Kuzu bu mesleği, eşi Ayşe Kuzu ile devam ettirmekte, turistik hediye haline getirdikleri Aynalı Süpürgeleri emek ve sevgiyle yapmaktadırlar. Hele magnet boyutunda yapılan minyatür süpürge, Edirne ziyaretine gelem turistlerin en çok talep ettikleri ürün haline gelmiş.

Edirne’ye gittiğinizde mutlaka bir ‘Aynalı Süpürge’ alın ve tabii ki Edirne yaprak ciğeri yemeden dönmeyin.

Bir mani ile bu haftaki yazımızı noktalayalım.

‘Dere boyu yeşillik,

Boynumda beşibirlik.

Kaynatama zor geldi,

On tane beşibirlik…’

Sevgi, saygı ve mutlulukla...