Turgut Uyar. Türk şiirinin babası. Sadece yazdığı şiirler değil yazılarıyla da “Turgut Baba” söyleyişindeki “Baba” olmayı hak eden adam.

Turgut Uyar, Türk şiirinin en büyük atılımı olan İkinci Yeni’nin Edip Cansever ve Cemal Süreya ile birlikte öncülerinden oldu. Edebiyatta tasnife gidildiği zaman dönem yahut sanat anlayışına göre tasnife tabi tutulur çoğu zaman. Yanılmıyorsam Balzac, şairleri onar yılda bir gruplandırmak ve incelemek gerektiğini söylemişti ve ondan sonra öyle de bir gelenek başlamıştı gerçekten.

Türk şiirinde bir tasnif ihtiyacı hasıl olduğu zaman büyük olaylar milat kabul edilip arkasından gelen dönemler tasnife tabi tutulmuştur. Mesela biz 1920-1930 yılları arasındaki şairler demeyiz de Milli Edebiyat Dönemi deriz. Çünkü bir İstiklal Harbi verilmiş, sadece toprak değil aynı zamanda dil de millileştirilmiştir. Ağır ve yüklü tamlamalarla dolu Arapça ve Farsça’dan vazgeçilmiş, duru ve temiz bir Türkçe’ye yönelimler başlamıştır.

İkinci Yeni’nin çıkış kaynağı olmasa bile ona etkide bulunan bir olayın da İkinci Dünya Savaşı olduğu şiir çevrelerinde hep söylenir. İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkisi, insan hayatının değersizliği ve anlamsızlığı bir çeşit buhran yaratmış, sanatçılar ve aydınlar içlerine gömülmüş, kapalı anlatımları seçmişlerdir. İşte İkinci Yeni’de bu damardan beslenmiş ve söyleyişte kapalılığı, daha doğrusu basitlikten kaçınmayı tercih etmiş ve şiirini bu düzlemde kurmuştur.

Turgut Uyar oluşan bu şiiri ilk çıktığı 1953-1954’ten itibaren, hem yazılarıyla hem de şiiriyle beslemiş ve çoğaltmıştır. Hece ile yazılan şiirleri iyi bilmesinin yanında ilerleyen zamanlarında Divan Edebiyatı’ndan da yararlanmış hatta biçim olarak divana yaklaşan bir şiir kitabı da bastırmış: Divan.

Şiirin hem geldiği yeri bilmesinden ötürü hem de gelecekte nereye varacağını kestirmesi, şiirin gidişine yön vermesinden ötürü ben Turgut Uyar’ı hep hücuma dönük orta saha olarak görmüşümdür. Hücuma dönük bir on numaradır o. Defansı da bilir ama hücuma da yön verir.

**

Bir grup içinde anılan şairlerin genel olarak şiir dili ortak olur. O grubun dil anlayışı ne ise şairin de dili ona yakın olur ve grup içindeki şair arkadaşlarıyla kendi şiiri çoğu kez ayırt edilemez. Ancak İkinci Yeni öylesine bir topluluktur ki, bu topluluğun içindeki her şairin şiiri kendine hastır. Bir Edip Cansever şiiri ile Cemal Süreya şiirini az biraz şiir okumuş okuyucu bile kolaylıkla ayırt edebilir. Sezai Karakoç’un mistik şiiri ile Ece Ayhan’ın kendi yarattığı dili kullanarak oluşturduğu şiir birbirinden çok ayrı gözükse de her ikisi de Türk şiirini beslemiştir ve bugün de güncelliğini korumaktadır.