Bu hafta ki köşe yazımıza ‘Sepetçilik’ zanaat inden bahsetmek istiyorum. Sepet tarihler boyunca kullanılmış, her kültürde, farklı coğrafi bölgelerde, iklim ve ihtiyaca göre şekil almış bir üründür.

Dünyanın hangi köşesine giderseniz gidin mutlaka bir sepet görürsünüz. İşlevsel olarak ve görsel birer sanat harikası. Yapımında yapıldığı yörenin iklim şartlarında yetişen ağaç ya da bitki lifleri kullanılarak üretilmekte ve şekil almaktadır.

Yaşadığımız şehir Yalova da sepet üretimi; söğüt dalı, genç kestane ağacı sürgününden ve fındık ağacı sürgünlerinden yapılmakta.

1970’li yıllarda özellikle bayanlar tarafından pazar ve pikniklerde rahat kullanım sağladığı için tercih ediliyordu. Bu talep 1980’li yıllara kadar yoğunluğunu korudu.

1970’li yıllarda Yalova da yaşayanlar bilir, Çiftlikköy çıkışında sepet imalatı yapan bir aile işletmesi vardı. Rengarenk boyanan, boy boy pazar alışverişinde, piknikte, plajda kullanılmak üzere sepet yapılırdı. Renkler öyle göz alırdı ki hangisini alacağınızı şaşırırdınız.

Çocukluğumun da sepet benim için farklı bir mutluluktu. Belki de rengarenk boyanması çok ilgimi çekmişti… Bir gün Babam, annem için pazar sepeti alıyordu. Ben de bu ara da kendi boyuma göre sepet bakıyordum. Elime bir yığın rengarenk küçük sepetler almış bir türlü karar veremiyordum. Halimi gören sepetçi amca ve babam gülmeye başladı. Bense rengârenk sepetler içinde neredeyse kaybolmuş bir şekilde karar vermeye çalışıyordum. Ne yazık ki tek hakkım vardı.

Ve nihayet rengimi seçmiş, Mor rengin üstüne Pembe çiçekli boyalı minik sepette karar kılmıştım. Artık annemle pazara gidip, bende sepetimle bir şeyler taşıyabilecektim.

Sepetler öyle rahat ve ergonomik oluyordu ki, taşırken hafif bir ürün olmalarından dolayı, ekstra bir ağırlık taşımıyordunuz. Aldığınız sebze ve meyveleri özelliklerine göre yerleştiriyor, hiç zayiatsız eve kadar getiriyordunuz.

Sepetler bir bakıma yazın gelişinin habercisiydi.70’li yıllarda Çınarcık çıkışı, Teşvikiye’ye dönüş noktası köşe bir alana seyyar sepetçiler gelir, sezon boyunca çadır kurar bir yandan söğüt dallarından sepet yaparlardı. Çadırlar rengarenk, boy boy sepetlerle süslenir, bir de gece ışıklandırması ile görsel bir şölen sunarlardı. Çadırın önünden durmadan, sepetlere bakmadan geçmek gelmezdi içinizden…

Sepet ve sepetçilik güzel anılarla dolu bir hikaye aslında. Emekle yapılarak ortaya çıkan boy boy sepet, ustasının ekmek parası olmuş, alan kişinin de hayatını kolaylaştırmıştır.

Bu hafta ki yazımızı bir mani ile bitirelim;

Sepet sepet yumurta,

Sakın beni unutma,

Unutursan küserim,

Mektubumu keserim.

Sevgi, Saygı ve mutlulukla kalın.