Hukuk, toplumsal yaşamı düzenlemek için uygulaması devlet tarafından yaptırıma bağlanmış kurallar bütünüdür. Hukuk kuralları, insan davranışlarını düzenler ve bulunduğu toplumun değer yargılarını taşır. İnsanların toplu şekilde yaşamaya başlaması ile kurallar ortaya çıkmış ve bu kurallar da uygulanmaya başlamıştır. Hukuk binlerce yıldır insanların ilk karşılaştığı problemde başvurduğu, çözüm aradığı ve güvencesinin olduğu tek kurumdur. Toplumsal barışın sağlanmasında, aynı topraklar üzerinde yaşayan milletin huzurunun ve birbirleriyle olan ilişkilerinin teminatı olarak hukukun varlığı ön plandadır.

Hukukun dokunulmazlığı, hukuku uygulamakla görevli olanların devletin diğer güçlerine karşı üstünlüğü eski Türk devletlerinde ve Türk töresinde yegâne kuraldır. Türk töresi o kadar dokunulmaz ve saygı gösterilen yer olarak görünmekteydi ki devletin başında olanlar bile töreye karşı gelemez, hatta karşı gelen ve muhalif düşenler tahtlarını bile yitirebilirlerdi. Geçtiğimiz sene UNESCO tarafından 2019 yılı ilan edilen Kutadgu Bilig‘te Yusuf Has Hacib şu cümlesiyle töreye vurgu yapmıştır: ‘Tanrı, seni adalet için bu mevkie getirdi; haydi adil ol, adalet içinde yaşa.’ Türk töresinde herkese eşit davranılır, adalet vazgeçilmez unsur olarak bilinilirdi.

Ülkemizde her bireye aynı şartlar altında hukukun uygulanması gerekirken tam aksine bireylere göre hukukun uygulanması demokrasiye ve hukuk uygulayanlara güvenilirliği yitirmiştir. Hukuk, devleti yönetenlerin ve iktidarların güdümünden çıkamamış, bağımsızlığını ilan edememiş bu yüzden de gelişememiştir. 2019 yılı Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde (Rule of Law İndex) Türkiye’nin 126 ülke arasından 109’uncu sırada yer alması adaletin içler acısı olduğunun göstergesidir.

Dünya üzerinde güçlü devletlere bakıldığında yargılarının keskin şekilde diğer erklerden ayrıldığı, yaşayan tüm bireylere uygulanan hukukun eşit olduğu bunun sonuncunda da demokrasinin kusursuz işlediği görülmektedir. Ayrıca bu devletlerde üstünlerin hukukunun değil, hukukun üstünlüğü kural olarak benimsenmiştir.