10 Kasım’ın ardından...

Bir 10 Kasımı daha geride bıraktık. Yine tartışmalar, sataşmalar, sevenler, sevmeyenler, övenler, sövenler birde bu sene Kocaeli müftülüğünün okuttuğu mevlit tartışmaları ile sona erdi.

Biz her nedense sevdiğimizi göklere çıkarıyor, sevmediğimizi de yerin dibine sokuyoruz! Şunu hepimiz biliyoruz ki her insan hatası, kusuru ve günahı ile yaşar ve bir gün öbür dünyada karşılığını görür. Ama biz (önce kendimizi sağlama alır hatasız ve günahsız olduğumuzu kabul eder) başkalarını eleştirmeyi, yargılamayı çok seviyoruz. Hatta öbür dünyadaki yerini de belirliyoruz. Bu doğru değil! Herkesi yargılayacak ve hesap soracak olan, kalbimizden geçeni de, açığa vurduğumuzu da bilen ALLAH (cc)dır.

Birde bu değerlendirmeleri siyasi mülahaza ile yapınca; bizim gibi düşünmeyen, iyi insan değildir sonucuna varıyoruz. Ülkemizde zaman zaman tartışılan ama özellikle 10 Kasımlarda daha çok gündeme gelen Mustafa Kemal Atatürk, Türk tarihinde ve dünya tarihinde yer edinmiş, savaşlar kazanmış, cumhuriyeti kurmuş önemli bir komutandır. Yaşayışı ve bazı fikirleri elbette eleştirebilir ancak hakaret ve küfür söylenemez. Kimileri inancını sorgularken, kimileri Balıkesir hutbesiyle başka bir yere koyar. Herhangi bir faniye hakaret ve yakışıksız sözler ne kadar yanlışsa, bir faniyi uluhiyet derecesine çıkarmakta o kadar yanlıştır.

Sn. Cumhurbaşkanımız özetle; Birilerinin Atatürk’ün arkasına sığınarak, birilerinin de karşı çıkarak değerler üzerinden fikir belirtmelerinin, saygı sınırlarının aşılmasının ülkeye zarar verdiğini açıklaması çok önemlidir.

< type="adsense" data-ad-client="ca-pub-3844663626812831">