6,8 VE SONRASI

Öncelikle hepimize geçmiş olsun. Yurdumuzun her köşesinde yaşanan en küçük bir acı bizim acımızdır. 1999 Marmara depremini yaşayan, evi ağır hasarlı olan ve kundağında 1 yaşındaki kız çocuğu ile sokakta kalan bir kardeşiniz olarak şu anda yaşanan süreci ve acıyı çok iyi anlıyor ve hissediyorum. 6,8 şiddetindeki depremin yeryüzüne çok yakın gerçekleşmesi ve Malatya ilimizde de can ve mal kaybına neden olması, köylerdeki kerpiç evlerdeki ciddi hasara yol açması kış mevsiminin etkisini daha da hissettiriyor. Evet, depremin sıcaklığı sonrasında psikolojik etkileri zamanla ortaya çıkacak.

Tüm ülke seferber oldu. Devletimizin tüm gücü şu anda deprem bölgesinde. Gönlümüz ve kalbimiz orada. Yıkılan binalara anında müdahale ile 72 saat bile sürmeden arama kurtarma ekipleri enkaz altında kimsenin kalmadığına emin oluncaya kadar gece gündüz çalıştılar. Her bir ekibi ve üyelerini ayrı ayrı kutluyorum. Sizlere minnettarız. Çok duygusal anları her birimiz yaşadık, yaşıyoruz.  Çokça dersler çıkarttık, çıkartıyoruz elbette… Zaten ders çıkartmadan da ilerleme katedebilir miyiz? Türkiye 1999’larda değil. O günleri Yalova’da, Gölcük’te, sonrasında Düzce’de yaşayanlar ne demek istediğimi çok iyi anlayacaklardır. Şimdi 2020 Türkiye’sindeyiz. Aradan 21 yıl geçti ve geldiğimiz nokta karşılaştırma bile yapılamaz. Depremden birkaç saat sonra Bakan seviyesinde Elazığ’da kriz masasının teşekkül etmesi, ertesi gün de Sayın Cumhurbaşkanımızın Elazığ ve Malatya illerimizde vatandaşlarımızla acılarını paylaşıp yapılan çalışmaları yerinde takip etmesi herkesin gözü önünde cereyan etti. Sonrasında maalesef sosyal medyadan yazılan çizilenler kabul edilebilir eleştiri ya da yaklaşımlar değildi. Adeta provokasyon kokan, hatta enkaz altında olduğunu yazıp arama kurtarma ekiplerinin zaman kaybına yol açan paylaşımlar yapanları vicdanlar affetmeyeceği gibi hukuk önünde de gereken ceza ile muhatap olacaklardır. Aziz milletimizin her yönüyle yardım etmek için adeta yarışırcasına hummalı çalışmaya girmesi provokatörlerin emellerini kursaklarında bıraktı. Kim ne derse desin, bu millet devleti ile askeri ile yurdun her karış toprağında birdir, beraberdir. Siyaset yapma ya da rakibini eleştirme adına böyle yaklaşımlar sergilemeyi tarih affetmeyecektir.  

İçişleri Bakanımız basın toplantısında olası Marmara depremine hazırlıkların hızla yapıldığı bilgisini verdi. Evet deprem gerçeği bu coğrafyaya ait. Verimli ve tüm dünyanın gözünün üzerinde olduğu bu coğrafyada geleceğimizi daha iyi şekillendirmek için hepimizin üzerinde ciddi sorumluluk var. Her geçen gün gelişen teknoloji ile orantılı olarak gerek binaların yapımı, güçlendirilmesi, gerekse afet öncesi hazırlıklar değişik boyuta taşınmakta. Bunun bir adım sonrası afet sırası ve sonrasında yapılacakların her gün revize edilerek geliştirilmesi gerçeği önümüzde var. Yapılan çalışmalar ve gelinen nokta yönüyle Elazığ depremi en iyi test oldu. Kimsenin bu konuda eleştirisini duymadım, okumadım. Dolayısıyla daha geniş alanda oluşabilecek herhangi bir depremde de daha iyi örgütlenmiş ve planlanmış çalışmalar ile inanıyorum ki devlet millet işbirliği yine oluşacaktır. Burada özetle şunu ifade etmek istiyorum. Her şeyi devletten ya da kamudan bekleme yanlışlığında ısrar edilmemeli. Pek çok yazımda da ifade ettiğim gibi mahalle bazında eğitim almış, donanımlı ve örgütlenmiş STK’ların daha ön plana alınarak çalışmalar yoğunlaştırılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Yani tüm Türkiye’ye bu tür çalışmalar yaygınlaştırılmalıdır. İçinde olmaktan gurur duyduğum Mahalle Afet Gönüllüleri  (MAG) yapılanmasını mahallenizde, köyünüzde, ilçenizde ve ilinizde olması için elinizden geleni yapınız. Adı ne olursa olsun bu sivil toplum organizasyonları ile önce eğitim ve sonrasında pratik çalışmalar ile alet ve ekipmanıyla mahallenizde konteynırı ile bu çalışma varsa en güvende sizsiniz demektir. Elbette yasal prosedür içerisinde AFAD’a bağlı olarak tüm çalışmalar sürdürülürken bu yapılanmanın tüm ülkede yaygınlaştırılmasını, hatta okullarımızda bu tür STK yapılanmaları üzerinde eğitim yönüyle daha fazla durulması gerektiğini yineleyeceğim. Çünkü depremselliği olan coğrafyamızda geniş bir alanda oluşabilecek olası bir afette bu yapılanmaya hepimizin ihtiyacı olacak. Profesyonel ekiplerimizi tekrar yaptıkları çalışmalardan dolayı teşekkür ederken afet bilincinin tüm topluma yaygınlaştırılarak kazandırılmasının gerektiğinin altını çiziyorum. Çünkü afet alanı arttıkça profesyonel ekiplerin her yere yetişmesine imkan olmayacağı bir gerçek. Mahalle bazında örgütlenen bu yapı ile mahallelinin en azından ilk 72 saatlik süreçte çok iş düşecektir.

Hepimiz bu taşın altına elimizi koymalıyız ki oluşabilecek afetlere karşı da kısa zamanda el birliği ile yaralarımızı sarabilelim. Bu konuda Elazığ depreminin sıcaklığında çokça şey ifade etmek isterdim. Lakin bir köşe yazısına da sığdırma imkanı yok. Başka bir yazımda buluşana kadar kalın sağlıcakla…

Afetsiz günler diliyorum.