99 depreminin dilimize kazandırdığı(!) sözlerden biridir bu başlık.Genellikle inşaat müteahhitlerinin ‘’ihmal’’ ve ‘’ kusurundan ‘’bahsederken ‘’yeterli ve’’gerekli’ malzemenin kullanılmamış olması, yapının hakkının gasp edilmesi anlamında kullanılmıştır
Malzemenin esirgenmemesi yetmez, ayrıca kalitesi de önemlidir. Yapının hakkını verecek en kaliteli ürünü kullanarak ‘dayanıklılık’ konusunda da güven vereceksiniz .Bir anlamda ‘hırsızlığın’’ başka bir türüdür.hak edileni vermemek, yapılması gerekeni yapmamak,bilinmesi gerekeni bilmemek,ihmal etmek , hak ihlali yapmaktır.
‘’Malzemeden çalmak’’kısmen tasarruf gibi görünsede, Kazanmak amaçlı yapılır.Oysa ki , kaybedişin ilanıdır.Kazancın (!) değil , riskin zararın ta kendisidir.
Standart değerlere uygun ve sağlamlığnı garanti edecek bir malzeme kullanılmadığında yapının her türlü yıkıma hazır hale gelecek olması bilinmeyen bir gerçek değildir .
Malzemesinden çalınmış’’ bir kişilikte ‘’ insanlığın ‘’ sinek’’ tiplerinden olacak , tüketen, harcayan, vuran, kıran ,yıkan, döken tavrıyla ,varlığı rahatsızlık vermeye başlayacaktır.Oysa ki bizim İnsanlık mesaisine katkı sağlayacak değer üretecek’’ bal arısı’’ tiplere ihtiyacımız var.
Manevi dinamikler,çocukluktan başlayan bir ihtiyaç silsilesi halinde, mutlaka ‘’şahsiyet’’ oluşumuna etki ederler.Onun için insan hak ve onuruna aykırı ne varsa bu eksikliğin bir anlamda ortaya çıkışıdır.Bu hemen bugünden yarına olacak birşey değil , uzun yıllar ve belki bir ömür sürecek bir zamana yayılacaktır.Ancak, insanlık mesaisine yapılacak katkıyla arzulanan seviye yakalanabilecektir.
Sosyal hayatın hak ettiği ölçüde bir değerlemesini yapmak gerekmiyor mu sizce?
Kıymet bilen bir vefa duygusuyla yaşamak.
Fiyat değil,değer üzerinden tanzim edilmiş bir bakış açısıyla düşünmek.
Her şeye fiyat biçen bir anlayışla değil.
Değer üreten ve yaptıklarıyla insanlık ortak paydasına birşeyler katma derdi olanlarla olacak iştir bu.
Nasıl ki, kan değerlerinin sağlık işareti olması için referans ölçüsününminimum ve maksimum seviyelerinin üstüne çıkmaması, yada altına inmemesigerekiyorsa , azı eksiklik, fazlası tehlike ve risk demekse,Kişilerin ve toplumların ‘’can’’değerleri olan manevi birikimleride hayati önem taşır. Eksikliği toplumsal probleme dönüşecek hastalık habercisi olacaktır.
Örnek verirsek,
‘’Sevgisizlik’’bir ihtiyaç olduğu gibi, kararında ve dozunda verilmediğinde ‘’sevgi zehirlenmesine’’ yol açabilir.Sevgiye ve ilgiye açlığını ömür boyu hissetmişlere rastlamak mümkün olduğu gibi, evlatlarını’’ sevgi ve şefkat komasına’’ sokan anne babalara rastlamak zor olmayacaktır.
Dostluğun, arkadaşlığın, komşuluğun, akrabalığın, anne ve baba hakkının, evlat ve aile sorumluluğunun, iş ahlakının, selamlaşmanın, hal hatır sormanın ,, saygının,vb… nice güzel ve anlamlı fiilin insanlık mesaisinin pratik sonucu olarak kazandırlıklarını inkar edebilirmiyiz?Ancak, bütün bu anlamlı kavramların ‘’hakkını vermemek’’ malzemeden çalmaktır. Bir gün mutlaka karşımıza bir felaket olarak çıkacaktır.
Esirgediğimiz bir selam, bir merhaba,esirgediğimiz ilgi, saygı, malzemeden çalmanın bir başka versiyonudur.
Hile yapmak, dürüstlüğe aykırı fiillerde bulunmak,malzemeden çalmaktır.
Böylesi bir yapının ilk zorlanmada yıkılışına şahit olmak ne acıdır.Bu yıkımın nesiller boyu sürecek tesirlerini nasıl izah edebilir ve nasıl telafi edebilirsiniz ?
İbadet konusunda bile aynı şeyi düşünmek mümkündür.yapılan ibadetin gerekleri özensizce yapılırsa kalitesi ve ayarı düşecek , sadece bir yorgunluk olacak ve kültefete dönüşecektir.
Gün geçtikçe daha fazla eksikliğini hissettiğimiz bir çok değer,
bu manevi hırsızlıkların tesiriyle hissedilmez hale gelmeye başlamış,
toplumun bütünlüğünü, kardeşliğini, ortak aklını, kader birliğini geleneksel saygı kültürünü, kul hakkı kavramını hatta güvenlik duygusunu ciddi biçimde örselemeye başlamıştır.
’’ Bilmeden’’,’’farketmeden’’,yapmış olmak ,bedelinin ağır olmasının önüne geçemeyecektir.Bu meselenin’’ cehalet’’ gibi bir mazereti olamamı gerekir.
Sözün özü:
‘’Malzemesinden çalınmış’’ BİR SOSYAL HAYAT ancak gazetelerin üçüncü sayfalarına konu olacak,
Huzur ve mutluluğumuzun sebebi olmayacaktır.