BU ÜSLUPLA OLMAZ,OLAMAZ.

İçtihat alanında yetkin ilim ve fikir insanlarının birikimlerinden damıttıkları düşünce ve kanaatlerini “Vahiy ve sünnetle”  desteklemek suretiyle yoruma dönüştürme süreci sadece bugünün konusu değil.

Bu alanda zaman zaman fikir beyan etmiş nice İslam Âlimi olmuş.

Din işleri yüksek kuruluda fetva sayılacak, hatta içtihat niteliğinde kararlar alarak meseleye günümüz şartları içinden, ama vahiy ve sünnet merkezli bir bakışlakanaat beyan etmiştir.

Zamanın değişmesiyle,ahkâmın bu zaman şartları dikkate alınarak yeniden yorum güncelliğine kavuşması mevzuu İslam fıkıh alanının kitabi tarifleri arasında yer bulmuş, fıkıh usulü(metodu) derslerinde de okutulmuştur.

Ancak meselenin magazinsel çerçeve içinde sunumu ve keskin ifadelerle, bazen dışlayıcı tavırla konuşulması, kimi kafalarda soru işaretlerine neden olmuştur.

Belden aşağı şeklinde nitelenebilecek, cinsellik,(şehvet) ve kadın üzerinden yürütülen anlamsız beyanlarla, kiminin kimine sahip çıkan destekleyen, kiminin kimine karşıçıkarak itiraz edeceği bir kutuplaşmanın kapısını da aralamış oldular bence.

Dinin bütünleştirici, uzlaşmacı ve hoşgörülü tavrını öne çıkarmamak için elden ne geliyorsa yapıyorlar. Kolaylaştırmak yerine zorlaştırmak, yokuşa sürmek, uygulanabilir olmaktan uzak, zihinsel alt yapıdan yoksun, ana kaynaklarla desteklenemeyen “sübjektif” değerlendirmeleri duymaktan yorulduk artık.

“Harici” kafanın tekfir ve tehdit hastalığı bir damar bulup beslenmeye mi başladı diyesim geliyor inanın.

Katı ve hoşgörüsüz, kabalığı ise itikathaline getiren bir zeminde, “Mübarek Dinin hayat bahşeden reçetesini, sevgili efendimizin şifa dağıtan sahih sünnetini anlatmakta bile zorlanacaksınız emin olun.

Seküler bakış açısının, Hedonistfelsefenin, Ateizmin, Deizmin kıskacında kıvranan insanları görmezden,  bilmezden gelerek, Zücaciye dükkânına girmiş fil gibi hareket etmenin anlamı var mı?

Bunun ilahiyatçılıkla falan da ilgisi de yok.

Bu, zihnin, yüreğin, fikir ve düşüncelerin beslendiği kaynakla ilgili.

 

Niyet halis olsa da üslup bu mudur?

Başka derdimiz, işimiz, gücümüz kalmadı mı?

Vahyin ve sünnetin insanlığa sunduğu nice çözümleri konuşmak yerine,

“yatak, yastık,yorgan muhabbetininzamanımı?

Gözümüze sokarcasına “Dayak yediği için kadın şükretsin” derken neyi amaçlıyorsun sen? Sünnet mi bu?

Efendimiz( sav)in hayatında var mı?

Elbette ki yok. Olmaz da.

 

 

 

Bir kere çok konuşuyorlar. Onların her konuşmasını manipüle etmeye hevesli olanları teşvik edercesine kayıtsız ve sorumsuz davranıyorlar.

Uzmanlık alanı olsun olmasın, mutlaka fikir beyan ederek, o alanın yetkin insanlarına da ayıp ediyorlar.

Dini hususları “cinsellikle” sınırlamak ve hep o zeminde tartışılmasına sebep olmak vebalini de ilave etmeden geçemeyeceğim.

Kavram kargaşasıve bilgi kirliliği değirmenine su taşıyorlar.

Konuştuklarıyla müthiş tebliğ yaptıkları özgüveniyle ipin ucunu kaçırmış durumdalar.

Aslında konuşması gerekenve mutlaka boşluğu doldurmasıbeklenen Kurumların sessizliğini de anlamaya çalışmakta zorlanıyorum.