Deve kuşları kumun altına başlarını sokarak gizlendiklerini sanırlar ama koskoca gövdelerine rağmen yem olmaktan kurtulamazlar. İşin kolayı kafayı kumun altına gömmek ve tehlikenin geçtiğini sanıp beklemek ama sonunda canlarından olunca yaptıklarının yanlışlığını anlamanın ecellerine bir faydası olmayacaktır. Tehlike geliyorum diye avazı çıktığı kadar bağırıyor ama bu tehlikeyi göremeyenler, duyamayanlar ve söyleyemeyenler için devekuşu rolüne girmenin neye faydası olacak?

Devekuşları çok kolay avlanılırlar koskoca cüsselerine rağmen. İş zihniyette bitiyor. Birileri benim adıma düşünsünler, karar versinler ve hareket etsinler deyip duyarsız kalmanın faturalarını çok acı bir şekilde ödemiyor muyuz?

Herkes evinin önünü süpürecek, süpürmeli. ‘Bana ne, nemelazım’ dedikçe bir de bakarsınız ki değil sizin sobanızdan çıkan kül, başkalarının KÜL ’ünde sizin bahçenize dökülüvermiş, evinizin içi küllenmiş. Doğanın tüm cömertliğine sahip kentlerde bu derece çevresel kirlilik verebilecek unsurlar nasıl düşünülebiliyor ve gündeme alınabiliyor aklım almıyor.

Bir şeyi çok iyi tespit etmek lazım. ‘Rant adına kimseye bir tek ağacın kesilmesine, bir metreküp havanın, toprağın veya suyun kirletilmesine müsaade edilemez’ öngörüsünü zihinlere yerleştirmek lazım. Yarın başka dertler kapımızı aşındırmadan bunun kriterlerinin koyulması lazım. Şu var ki kişilere endeksli olmadan oyunun kuralları belli iken oyuncuya özel kural getirilmeye çalışılırsa, o zaman karabasanlar ortaya çıkar.

İşin altında elbette daha fazla para kazanma egosu yatıyor. Şu söylem aslında işin püf noktası. Gün gelecek çok geç kalınmış olacak. Kimsenin elbette başkalarının yaşama alanına ya da yaşam kalitesine müdahale ederek kendi yaşam kalitesini yükseltmeye hakkı yoktur. Her şeyin bir bedeli vardır. Ama çevreye verilen zararın bedeli öyle tazminatlarla ya da parasal karşılıkla geri getirilemez. Yada ‘bakalım, görelim, test edelim’ diyerek problemi ötelemek çözüm değil, olamaz da. Yaşamın maliyeti, kaybedilen sağlığın bedeli olabilir mi?

Yalova çevresel riskler karşısında sos verecek hale gelmeden, geçmişte yaşanan acı tecrübeleri de unutmadan, günümüze ve geleceğe bakmalıdır. Bölgemizin depremsel geçmişi dikkate alınmadan masa başında alınacak kararlar ile çevresel sonumuzu hazırlamayalım.

İzleyenler için 2012 filmindeki sahneleri andıracak facialar kapımızı çalmadan ‘Çevresel tehditler karşısında bende varım’ diyebildikçe merak etmeyiniz Yalova’nın risk haritasında alarm verebilecek unsurlar azalacaktır.

‘Yaptım oldu’ mantığını güdenlere sesleniyorum. Çevresel kirlenmeye neden olabilecek unsurlar rant kapısı olmasın. Hele hele maliyet unsuru ile çevre riskleri arasında tercih yapılmaya fırsat verilmesin. Tercih yapılmaya bile fırsat verilirse, biliyorsunuz ki ‘Minareyi çalan kılıfını hazırlar’  .

Başka bir yazımda buluşana kadar kalın sağlıcakla.