Ergonomi, çalışan ve yaşanan çevrenin insan özelliklerine uygun olarak tasarlanması disiplinine veya insan ile çalışma yeri arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim dalıdır.

Aynı zamanda ergonomi, insanların anatomik özelliklerini, fiziksel kapasitelerini ve toleranslarını göz önüne alarak, iş ortamındaki tüm faktörlerin etkisi ile olabilecek organik ve psiko-sosyal stresler karşısında, sistem verimliliği ve insan-makine-çevre uyumunun temel yasalarını ortaya koymaya çalışan disiplinli bir araştırma geliştirme aracıdır.

 

ERGONOMİNİN KISA TARİHİ

 

Ergonomi konusundaki çalışmalar neolitik çağlara kadar uzanmaktadır. Bu çağda insanlar neolitik aletleri verimli kullanabilmek için insan anatominisine uygun hale getirerek kullanmışlardır. Sanayi devrimine kadar yapılan benzer çalışmalar temelinde bireyselliğe dayandırılarak yapılmaktaydı. Sanayi devriminin ardından ergonomi, verimliliği artırtmak, insanın makina temposuna ayak uydurmasını sağlamak, daha fazla üretimi gerçekleştirmek dolayısı ile daha fazla kâr elde etmek için kullanılan bilim dalına dönüştü. İnsanın çalışma sırasındaki hareketleri en ince ayrıntılarına kadar incelenmiş, insana bir makine gözüyle bakılmış, bu makineyi daha çok üretim yapacak duruma getirebilmek için  kafa yorulmuştur. Ancak daha sonraları, insanı bir makine gibi görmenin yanlış olduğu, belli bir sürede belli bir işi gerçekleştirebileceği ve gücünün üstünde çalışan insanın yorularak kazalara neden olacağı, insan sağlığı ve mutluluğu pahasına üretim artışının sağlanamayacağı, yolundaki görüşler ağırlık kazanmış ve ergonomik çalışmalar hümanist yönde gelişmiştir.

Diğer taraftan 1633-1714 yıllarında yaşamış olan tıp profesörü Bernardino Ramazzini’nin “Bernardino Ramazzini Las Enfermedades De Los Trabajadores, De Morbis Artificum Diatriba” adlı meslek hastalıklarına ilişkin kitabıyla literatüre giren ilk ergonomi kaynağı olmuş,  iş ve işçi sağlığına farklı bir bakış açısı kazandırmıştır.

20. yüzyılın başlarına kadar iş ve işçi sağlığı ilişkin çalışmalar bütün olarak ele alınmakta iken daha sonra farklı bilimsel dallara ayrılmıştır. Bu yıllarda Frederick Winslow Taylor ve Frank Bunker Gilbreth endüstride verimliliğin arttırılmasının bilimsel yöntemler ile sağlanacağını ve bu noktada ergonominin büyük önerm arz ettiğini yaptıkları çalışmalar ile kanıtlayarak ergonominin öncüleri olmuşlardır. İkinci Dünya Savaşı esnasında insanların kullandıkları silahlarda başarıyı arttırmak için kullanıcılar ile makina arasındaki etkişileşimi incelemek adına deneysel psikoloji metodu kullanarak ergonomi çalışmalarında birden fazla bilim dalının kullanılması zorunlu hale geldi.

Yapılan çalışmaların ardından verimliliğin artışını gören ticari faaliyetlerde bulunan sektörler ergonomiyi her alanda kullanmaya başlamışlardır. Birleşmiş Milletler ve Avpura konseyinin hazırladıkları anlaşma ve sözleşmelerin ardından iş sağlığı ve ergonominin verimliliği arttırmasından daha önemli olan insan hakları olduğu vurgulanmış ardından sivil toplum kuruluşları oluşturularak önce iş verenlere ardından devletlere iş sağlığı ve güvenliği alanında baskılar yapılmıştır. Bu kuruluşlar Avrupada 1957 yılında “Çalışma ve Yaşam Koşullarının İyileştirilmesi” çalışmlarını başlatmışlardır. Osmanlı döneminde ise bu çalışmalar;

1865 yılında çıkarılan Havza-i Fahmiye Teamülnamesi ile resmi olarak başlamış,

1869 yılında Maadin Nizamnamesi, 

1871 yılında Ameleperver Cemiyeti,

1895  yılında Osmanlı Amele Yardımlaşma Cemiyeti olarak devam etmiş,

Cumhuriyet döneminde,

1921’de 151 sayılı Ereğli Havza-i Fahmiye Maden Amelesinin Hukukuna Mütealik Kanunu, 

1926 yılında Borçlar Kanunu ile iş kazası-meslek hastalığı ile ilgili hükümlere yer verilmiş,

1930 yılında Belediyeler Kanunu ile denetimler gerçekleştirilmiş,

1930 yılında 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu oluşturulmuş,

1936 yılında 3008 sayılı İş Kanunu,

1945 yılında İş Sigortaları Kurumu Kanunu,

1971 yılında 1475 sayılı İş Kanunu,

2003 yılında 4857 sayılı İş Kanunu,

2003 yılında 4959 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu

2012 yılında 6331 sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile çeşitli değişikliklere uğrayarak İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda resmi olarak kapsayıcı çalışmalar yapılmıştır.

 

Bu süreçte, 1971 yılında Ortadağu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümünde “Beşeri Faktörler Mühendisliği (Human Factoring Engineering)” dersi programa alınarak akademik caimada öncülük etmiştir. Ardından 1982 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümünün öncülüğünde “İş Etüdü ve Ergonomi Laboratuvarı” kurularak çağdaş koşullarda çalışmalara başlamıştır. 1965 yılında kurulan Prodüktivite Merkezi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesinin işbirlikleri ile literatürün gelişmesine katkı sağlamakla birlikte 1987 yılından itibaren devam eden “Ulusal Ergonomi Kongroleri”nin gerçekleşmesi sağlamışlardır. Ülkemizde ve özellikle Avrupada yapılan bu çalışmalar, günümüzde kullanmakta olduğumuz 6331 sayılını kanununda bulunan maddelerin şeklini oluşturmuştur.

 

 

 

6331 SAYILI KANUN ve ERGONOMİ

 

6331 Sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yer alan maddeler iş ve işçi sağlığına ilişkin konular genel hatlarıyla belirlenmiş olup ilişki içerisinde olduğu bilim dalları literatürle belirlenerek günlük hayatta uygulamalar yapılmaktadır. Bunlardan bazıları şu şekildedir;

“MADDE 4 – (1) İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;

a) Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.”

4 numaralı maddenin “a” bendinde yer alan, “gerekli araç ve gereçlerin sağlanması” noktasında ihtiyaç duyulan araç ve gereçlerin belirlenebilmesi için ergonomik çalışmaların yapılması gerekmektedir. İşin içeriğine uygun olarak insan anatomisinin incelenmesi, fiziksel davranışlarının saptanması ve buna uygun olarak araç ve gereçlerin hazırlanması gerekmektedir.

Şekil 1- Duruş Ergonomisi

Şekil 2- Kol Hareket Ergonomisi

 

Araç ve gereçlerin yapılan işe uygun olarak tasarlanması, aynı zamanda işi yapan kişiye uygun olarak tasarlanması gerekmektedir. Örneğin masa başında bilgisayar kullanan bir kişi ile masa başında montaj yapan bir kişinin kullanacağı masanın yüksekliği aynı olmayacağı gibi aynı işi Avrupa’da yapan bir kişi ile Uzakdoğu’da yapan kişi arasındaki boy farkından dolayı araç ve gereçlerin ergonomik yapısıda aynı olmayacaktır. Dördüncü maddenin “a” bendinde yer alan bu hükmün uygulanabilmesi için yapılan işlere  uygun ergonomik çalışmaların yapılması gerektiği aksi durumlarda meslek hastalıklarına yol açabilieceği açık ve net bir durumdur.

            Aynı maddenin “c” bendinde yer alan, “Risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır.” cümlesinde belirtilen risk değerlendirmesi ülkemizde maalesef iş kazası olarak algılanmaktadır. Oysa ki göz ardı edilen ergonomik risk analizlerinin yapılmaması sonucunda TÜİK verilerine göre 2015 yılında 510 kişi kalıcı meslek hastalığına yakalanmıştır. Buzdağının görünmeyen kısmında ise sağlık sektöründe yer alan doktorların hastanın hastalığa yakalanma nedenlerinin meslek kaynaklı olduğunu tespit edememesi sonucunda meslek hastalığı olarak kaydedilemeyen binlerce insan vardır.

            Risk değerlendirmeleri yaparken işe uygun olarak, anatomik yapı, gürültü, vibrasyon, konfor, termal konfor, aydınlatma, basınç etkileri ölçülmelidir. Ölçümler ile alakalı literatürde her faktör için kabul görmüş bir çok makale olmasına karşın ülkemizde İSG uzmanlarının ilgisiz ve alakasız olması yasalaşan kanunları yazılardan öteye götürememektedir.

MADDE 5 – (1) İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:

ç) İşin kişilere uygun hale getirilmesi için işyerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek.”

 

Beşinci maddenin “ç” bendi özellikle üretim faaliyetlerinde bulunan işletmelerde yaşanan sağlık ve güvenlik sorunlarının artması sonucu son yıllarda daha fazla önem kazanmaya başlamıştır. Yukarıda bahsedildiği gibi yapılan işin insan yapısına uygun hale getirilebilmesi için ergonomik ölçümlerin yapılması gerekmektedir. Seri üretim faaliyetlerinde bulunan işletmeler süreç tasarımlarını yaparken sadece zamansal verimliliğin artışını değil çalışan sağlığını koruyacak şekilde süreçlerini tasarlamalılardır. TÜİK verilerine göre 2015 yılında tespit edilen iş kazalarından %83’ünün 21 üzeri çalışana sahip işletmelerde olduğu bu işletmelerinde genellikle seri üretim benzeri faaliyetlerde bulunduğu tespit edilmiştir. “ç” bendinde yer alan tekdüze çalışmaların doğuracağı sağlık sorunlarının yanında seri üretimde yaşanan iş kazalarının büyük nedeninin tekdüzelikten kaynaklanan dalgınlık olduğu görülmektedir.

Şekil 3- Örnek Çalışma İstasyonu

Şekil 4- Örnek Seri Üretim Şekli

 

İşletmelerde yapılacak ergonomik çalışma maliyetlerinin, yaşanacak kaza, yaralanma, iş kaybı, tazminat vb. durumlardan daha az olacağı aynı zamanda yapılan işin kalitesinin artacağı bilinci işverenlerde oluşturulmalıdır.

 

MADDE 10 – (1) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür. Risk değerlendirmesi yapılırken aşağıdaki hususlar dikkate alınır:

a) Belirli risklerden etkilenecek çalışanların durumu.

b) Kullanılacak iş ekipmanı ile kimyasal madde ve müstahzarların seçimi.

c) İşyerinin tertip ve düzeni.

ç) Genç, yaşlı, engelli, gebe veya emziren çalışanlar gibi özel politika gerektiren gruplar ile kadın çalışanların durumu.

(2) İşveren, yapılacak risk değerlendirmesi sonucu alınacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri ile kullanılması gereken koruyucu donanım veya ekipmanı belirler.

(3) İşyerinde uygulanacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri, çalışma şekilleri ve üretim yöntemleri; çalışanların sağlık ve güvenlik yönünden korunma düzeyini yükseltecek ve işyerinin idari yapılanmasının her kademesinde uygulanabilir nitelikte olmalıdır.

(4) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden çalışma ortamına ve çalışanların bu ortamda maruz kaldığı risklerin belirlenmesine yönelik gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve araştırmaların yapılmasını sağlar.”

 

            Madde 10 yukarıda bahsetmiş olduğumuz 4. ve 5. maddelerin benzer fakat daha açıklayıcı bir yinelemesidir. Risk analizlerinde çevresel faktörler saptanırken çalışan ergonomisinin göz önünde bulundurulması gerektiği söylemiştik. Bu riskleri ortadan kaldırmaya veya azaltmaya yönelik yapılacak faaliyetlerde de çalışan ergonomisi göz önünde bulundurularak yapılması gerekmektedir. Örneğin endüstriyel gürültülü ortama maruz kalan çalışanların ergonomik koşullarının iyileştirilmesi için verilen gürültü önleyici kullarıklarında ergonomik olarak uygun olması gerekmektedir.

 

6331 sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yer alan maddelerde de görüldüğü üzeri kazalara, sağlık sorunlarına ve iş kayıplarına neden olan faktörlerin temelinde ergonominin yer aldığı aşikârdır. Yine mevzuatın 18. Maddesinde yer alan, “Çalışanların görüşlerinin alınması ve katılımlarının sağlanması” cümlesi ile ergonomik çalışmalarda bulunurken risklere maruz kalan kişilerin görüşlerinin alınması gerektiğine vurgu yapılmıştır.

 

 

 

KAYNAKÇA

 

  • 6331 İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 20/06/2012
  • Çetindağ, Ş. (2010) - İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tarihsel Gelişimi ve Mevzuattaki Güncel Durum, Toprak İşveren Dergisi, Haziran 2010, Sayı 86. 22/08/2015
  • Poulantzas, N. (2000) - State, Power, Socialism, London, Verso Press
  • İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü (İSGGM) - İş Sağlığı ve Güvenliği Raporu, Ankara, 2010.
  • Kayıhan, H., Uyanık, M., Düger, T., Hazır, G., (1995), “Büro Çalışanlarında Çalışma Şartlarına Bağlı Ergonomik Risk Faktörlerinin Değerlendirilmesi,” 5.Ergonomi Kongresi, M.P.M. Yayın No: 570 Sf. 369-376.