Bir zamanlar meydanlarda çokça duyduk adında adalet olan bir partinin seçim meydanlarında bolca zikrettiği bir kavramdı adalet. Hatta Sn. Başbakanın en temel sloganıydı, adaletin gücünü getireceğiz güçlünün adaleti değil diyordu. Bu meydanlarda, mecliste ve ekranlarda defalarca verilen bir sözdü aslında. Ancak gelin görün ki gerçekte böyle mi oldu acaba, şimdi burada uzun uzadıya genel siyasetteki adaletsiz bir sistemden, sadece güçlüleri koruyan ve onları her zaman haklı çıkartan bir mekanizmadan bahsedip sonra da bunu delillerini anlatmayacağım.
Çünkü bunları her gün ulusal basında görebilir izleyebilirsiniz, ben her zamanki gibi yanı başımızdaki adalet anlayışından bahsetmek istiyorum. Hani o güçlünün her zaman galip-haklı olduğu anlayıştan.
Mesela Arboretum arazisinin satılması ve imara açılması konusu uzunca bir süre gündemde yer bulmuştu. Çok değil  20 kasım 2012 tarihinde AKP il başkanı bu ihale ilgili şunları demişti. 
   Pehlivan Yalova’nın vitrininin satışa çıkarılarak peşkeş çekildiğini söyledi. Pehlivan, “Bu parayı kime peşkeş çekiliyor o önemli. Yoksa arap yatırımcıya satılmış şuna satılmış, buna satılmış önemli değil. Bu şehrin mallarını hovardaca satıyorlar. Diyelim ki sattılar, ne olacak biliyor musunuz? Korkarım ki orada valilik alanı var. Şu anda orası yeşil alan gözüküyor. Arboretumu çevirirken burasını yeşil alan yaptılar. 
  Valilik ve belediye yeşil alan üzerinde oturuyor. Muhtemelen Safran ve Hacımehmet’te yeşil alan yapıp burayı da oraya taşırlar. Bizler kesinlikle böyle bir şeye izin vermeyeceğiz. Tüyü bitmemiş yetimin burada hakkı var. Bunların işi gücü yalan. 3 tane otelle turizm olmaz. Bütünsel olarak bakmak lazım. Otel demek turizm demek değildir. Turisti oraya getirecek sebepler lazım. Maalesef bizim inci gerdanlığımızı satmaya çalışıyorlar” diye konuştu.
Şimdi ise bu işte mutlu son olmuş çok katlı turizm tesislerinin yapılmasına izin verilmiş, ne güzel değil mi? Ve kimseden aksi ses seda çıkmıyor, çıkmayacaktır da, neden? Nedir son birkaç ay içinde değişen, ne oldu da eskiden hayır dediğinize evet der oldunuz? İktidar partisine geçtiniz bakanlığa gerekli çevre planındaki düzenlemesini yaptırarak oraya çok katlı bina yapılabilmesi iznini çıkardınız. İşte adalet budur, adalet öyle bir şeydir ki eğer siz iktidar iseniz her şeyi değiştirme yeniden düzenleme imkanına sahipsinizdir, bunları birtakım menfaatler için yaparsınız ve kimse size hesap soramaz. Şimdi bu adaletin gücü mü yoksa güçlünün adaletimi? Yoksa adalet, zamana, mekana ve kişilere göre şekilmi değiştiriyor. İstediğiniz zaman yeşil bir alanı imara  açıp çok katlı oteller yapılabilecek bir izni alabiliyorsunuz  ne güzel.
İşe bir de bu taraftan bakalım, 1999 depremini yaşamış bir Yalova da depremden sonra, Hacı Mehmet ovasında hemen tüm imar durumunu durdurdunuz ve daha önce alınmış ruhsatlar var, satılmış daireler var, mağduriyetler var demediniz ne olursa olsun ısrarla 3 kattan yukarı izin vermediniz. Hatta daha önce tamamlanmış olanları bile bir katını indirttiniz. Çünkü kanunlar böyle diyor, kararnameler, imar planları Haşa sanki Allah’ın emriymiş gibi bunları insanların önüne koyup olmazlarınıza bunları sebep gösterdiniz. Sürekli imar planlarının değişmezliğinden ve öneminden bahsedip durdunuz. Çünkü buradaki insanlar sıradan insanlardı, güçlü değillerdi ve adalet onlara sadece kesilen parmak olarak tecelli ederdi hep. Öyle değil mi ? Risk almamak adına kat yüksekliğini değiştirmeyelim de insanlar ne yaparsa yapsın dediniz, mühendisliği, teknik hesabı bir yana bırakıp ne olursa olsun kendimizi garantiye alalım inisiyatif kullanmayalım dediniz. Ancak iş Arboretum arazisine gelince ne deprem yönetmeliği kaldı, ne kat sınırı nede çevre planına uyumluluk. Hiçbiri sizi engelleyemedi mutlu sona ulaşmak için yapabileceğiniz her şeyi yaptınız. Siz karar verin bu güçlü adalet midir yok da güçlünün adaleti mi?
İşte adalet bu şekilde işliyor yani siz güçlü iseniz durumu kendi lehinize çevirip haklı ve kazançlı olabiliyorsunuz, bu da iktidar ile gerçekleşiyor, iktidar olmanın yolu ise çoğunluk. Ne kadar çok olursanız o kadar iktidar oluyorsunuz. Oysaki çok olmanız haklı ya da doğru olduğunuz göstermez. Fakat su andaki toplumsal algı kim çok oy almışsa o güçlü ve doğrudur yönünde, üstelik buna herkesin itaat etmesi bekleniyor, hatta siz muhalefet iseniz dünyanın nimetlerinden faydalanmanız bile haram. Hem oy vermeyeceksin hem muhalefet edeceksin hem de bu ülkede işlerin kolay olacak, iş alacaksın, ihale kazanacaksın.  öğle yağma, bunu ancak iktidarı yani çoğunluğu destekleyip Kayısız şartsız itaat edenler hak eder. Adalette ancak onlar için vardır. Siz de artık muhalefet olmanın, iktidardan taraf olmamanın ceremesini çekeceksiniz. İktidar olmak adalet dahil herşeyi kontrol edebilme erkine sahip olmak mı demektir? Şimdi biz iktidardakileri eleştirdiğimizde onlar bize sizde iktidar olun o zaman konuşur ya da yaparsınız diyorlar. Bizim konuşma hakkımız yok, eleştirme hakkımız yok hata adaletten pay alma hakkımız bile yok. Siz doğruyu da söyleseniz sizin doğrunuz onların yanlışından bile daha kıymetsiz durumda, neden çünkü çoğunluk değilsiniz ve iktidar değilsiniz. Bazen her zamanki gibi sizi uyarmak düşüyor.
Çoğunluk sizi yanıltmasın. Bakın Kur’an çoğunluk için neler diyor ;
İnsanların çoğu kafirdir (Nahl 83)
Çoğu fasıktır. (Maide 49)
Çoğu müşriktir (Rum 42)
Çoğu inkarcıdır (isra 89)
Çoğu gafildir (Yunus 92)
Çoğu yalancıdır. (Şuara 223)
Çoğu zanna uyar (Yunus 36)
Çoğu nankördür (Furkan 50)
Çoğu şükretmez (Bakara 243)
Çoğu haktan hoşlanmaz (Zuhruf 78)
Adalet bir gün hepimize lazım olacak. Tabiki mutlak adaletten bahsetmiyorum o ancak Allah katında gerçekleşir. Ancak insanlar iktidar sahibi iseler yeryüzünde adaleti ikame için çalışmaya sorumludurlar. Şu an var olan gücünüz sizi kibirlendirmesin yanıltmasın, bu güç size nasıl geldiyse öyle de gider. Unutmayın gücün asıl sahibi siz değilsiniz, o size sizi denenmek için verilmiş bir araç.
Kuvvete dayanmayan adelet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir. 
Pascal