“İdamlarla yetinmeyenler, ülkücüleri türlü işkencelere maruz bıraktı”

Mesajına “12 Eylül 1980 savunmasında Başbuğumuz Alparslan Türkeş ‘Ne yaptımsa bilerek isteyerek yaptım. Türkiye ve Türk Milleti için yaptım. Milliyetçiliği suç olarak kabul ediyorsanız, ölünceye kadar bu suçun faili olacağım... Mevzu vatansa hepimiz ölelim, mevzu makamsa hepiniz ölün...’ sözleri Ülkücülerin dünyaya başkaldırışıydı” ifadeleriyle başlayan Başkan Öz, 12 Eylül darbesinin üzerinden 41 yıl geçmiş olmasına rağmen hala izlerini yüreklerinde taşıdıklarını belirtti.

“Sadece ülkü güllerimize kıyılmadı. Nice ailelere, eşlere, çocuklara kıyıldı” diyerek üzüntüsünü dile getiren Başkan Namık Öz, amaçları sadece Allah rızasını kazanmak olan Ülkücülerin yalana, iftiraya, zulüm ve haksızlıklara boyun eğmediklerini, 12 Eylül'de idamlarla yetinmeyenlerin ülkücüleri kafeslere kapatıp, hücrelerde çürüttüklerini, türlü işkencelere ve hakaretlere maruz bıraktıklarını aktardı.

“Başbuğumuz Alparslan Türkeş’i unutmadık”

Başbuğu Alparslan Türkeş'in “En kötü demokrasi, en iyi darbe idaresinden daha evladır” sözlerinin darbenin vahametini ortaya koyduğunu kaydeden Öz, “Mustafa Pehlivanoğlu'nun 'Mustafa'lar ölür, Allah davası ölmez, Milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah'a inananlarındır' sözleri, son arzusunu soranlara 'Var elbette olmaz mı? Önce bir bayrak istiyorum. Çocukluğumda kucaksız, oyuncaksız kaldım ama bayraksız kalmadım. Bir de Kur'an istiyorum' diyen, yaşı büyütülerek şehit edilen Cevdet Karakaş'ı, 7 çocuk babası İsmet Şahin'i, Dik duruşun timsali Fikri Arıkan'ı, 2 kez idam edilen 'Ey benim şerefli bayrağım... Ben seni dalgalandırmak için çok mücadele ettim ama seni dalgalandırmaya gücüm yetmedi diyen' Cengiz Baktemur'u, 'Düğünüme gidecek kadar güçlüyüm, kuvvetliyim' diyen idam sehpasına gülümseyerek giden yiğit abimiz Ali Bülent Orkan’ı, 'İlayı Kelimetullah diyen diller lal olmaz. Allah diye inleyen güller solmaz. Tekbir getiren, tespih eden güller solmaz' diyen Ahmet Kerse'yi, Cellatlarından helallik isteyecek kadar yürekli, darağacında kıbleye dönecek kadar mümin olan, idam hükmü sırasında yanlarında bulunan görevli imamın ‘Bana hiç evliya gördün mü?' diyen soranlara, 'Evet...Halil ile Selçuk'u gördüm' diyeceğim dediği Halil Esendağ ve Selçuk Duracık’ı, sabah namazını kılarken takkesini çıkarmadığı için bir askerin dipçikle şehit ettiği Hüseyin Kurumahmutoğlu'nu ve 12 Eylül zulmüne başkaldıran; ‘Ben hiçbir beşeri gücün önünde eğilmem...’ diyen, mahkeme salonuna girdiği anda herkesin ayağa kalkarak, İstiklal Marşı’mızı okuduğu Başbuğumuz Alparslan Türkeş’i unutmadık.

“Bizler kahpe pusularda vurulduk”

Ülkücü Şehitlerimiz geçmişimizin şerefli nişaneleridir. Bizler kahpe pusularda vurulduk, darağaçlarında asıldık, Eylül'de bitti sandılar. On binlerce Ruhi, Halil, Selçuk, Ali Bülent, Cengiz, Fırat olduk. Velhasıl bir öldük, bin dirildik. Onların mücadeleleri bizim rehberimiz, davaları yolumuzdur. Başta Başbuğumuz Alparslan Türkeş ve Ülkücü şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Ruhları şad, mekanları cennet, kabirleri nur olsun. Darağacında ölümleri öldürenlere bin selam olsun. Allah hepsinden razı olsun” açıklamasından bulundu.