Saadet Partisi Yalova Kadın Kolları Başkanı Asiye Korkmaz’ın açılış konuşmasını yaptığı programda ilk olarak, gündem ile alakalı sinevizyon gösterimi yapıldı.

Ardından, Anne Kategorisinde Sevim Merken, Sosyal İyilik Kategorisinde Lale Dondurmacı, Bireysel İyilik Kategorisinde Azra Gülcan Saraç’a yaptıkları fedakarca çalışmalarından dolayı birer plaket taktim edildi.

Kormaz’dan ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ basın açıklaması

Kadın, toplumun inşasında büyük pay sahibidir. Anne olarak, öğretmen, doktor, gazeteci, yazar-çizer, bilim insanı olarak, fabrikada işçi, tarlada köylü, pazarda esnaf, ticaret erbabı, iş kadını, yönetici olarak, toplumun her alanında çalışan, üreten, iradesini; kimsenin etkisinde kalmadan, her türlü baskının dışında, özgür ve özgün bir şekilde ortaya koyan kadınlar, daha güzel bir yarını şekillendirecek en önemli unsurdur.

Sahip olduğu özelliklerin farkında ve bu potansiyelini; iyinin, güzelin, faydalı ve doğru olanın gerçekleşmesi için kullanan kadın DÜNYAYI İMAR EDER, MEDENİYETİ İNŞA EDER, TOPLUMU İHYA EDER…

Adaletin hakim olduğu gelişmiş bir toplum için, kadınların etkinlik alanlarının genişletilmesi, eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, hukuk vb. alanlarda eşit fırsat ve olanaklardan faydalanabilmeleri büyük önem taşımaktadır.

Türkiye; kadınların, çocukların gençlerin ve bütün vatandaşlarının geleceğe umutla baktığı, toplumsal barış ve huzurun tesis edildiği insan onuruna yakışır bir yaşam tarzının hüküm sürdüğü mutlu bir ülkeyi hedefliyoruz.

Tarihe baktığımızda da görüyoruz ki ülkemiz gelişmesinde kadınlarımızın büyük katkıları olmuştur.

Bu yüzden, kadının eğitimini, sağlığını, sosyalleşmesini ve üretime katılmasını sağlamak bunların önündeki engelleri kaldırmak, aslında hem bireye hem de topluma yapılan en büyük yatırımdır. Elbette sağlık hizmeti ve nitelikli eğitim, itibarlı, güvenli ve onurlu bir yaşam, kamu hizmetlerine ve kaynaklarına eşit erişim, kadın-erkek her insanın doğal hakkıdır.

Ancak hala ülkemizde, kadın daha doğarken, sosyal yapının önyargılarına muhatap olmakta, eğitimi, sağlığı, istekleri, umutları toplumda ikinci planda tutulmaktadır.

Dahası ekonomik, sosyal, siyasal ve akademik alanda maddi manevi türlü zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır.

Bugün kadınların en büyük problemi geçim sıkıntısıdır.

Doğal olarak çalışmak zorunda kalan bilgi birikimini ve tecrübesini üretime dönüştürmek isteyen kadınımız ‘’çalışma hayatı’’ içinde büyük zorluklar yaşamaktadır ve çoğu zaman değersizleşmektedir. Evine gelir getirebilmek için, ağır şartlarda, uygun olmayan zaman ve zeminde, sosyal güvenceden mahrum statüde ve ucuz işgücü olarak çalışmak durumunda kalmaktadır.

Çıkarılan yasalar ve iyileştirmeler olsa da, bu yasaların uygulanmasındaki keyfilik ve denetimsizlik, özel sektör başta olmak üzere bir çok alanda büyük bir mağduriyet oluşturmaktadır. Çalışan kadının şartlarını, eşitlik ilkesinden ziyade adalet ilkesi ile düzenlemek devletin asli vazifesidir. Özellikle düşük ücret ile çalışan kadınların, sorumlu oldukları çocuk ve yaşlı bakım hizmetlerinin, devlet tarafından ‘’sosyal devlet’’ anlayışıyla karşılanması hususunda da gerekli düzenlemelerin yapılması atılacak önemli bir adımdır.

Başka önemli bir gerçek daha var; Üreten insan mutludur. Ancak üretimin karşılığı sadece para ile ölçülmemelidir.

‘’Çalışıp para kazanıyorsa değerlidir.’’ Yargısı, tüm hayatını, ailesi ve çocuklarına adayan ve bunu tercih eden ‘’ev hanımını’’ değersizleştirmektedir. Halbuki her kadın evinde, çalışma alanında ülkesine büyük katkılar sunmuştur, sunmaktadır.

Kadın, yaratılışı gereği annelik vasfı ile toplumu oluşturan en önemli unsurdur. Bu nedenle kıymetli ve önemli sorumlulukları vardır. İlk mürebbiyedir. Yapıcı, onarıcı, toparlayıcı ve koruyucu özellikleri ile ailenin bel kemiğidir. Bu yüzden geleceğimizi şekillendiren ve evde ağır işçi olarak çalışan kadınların, ev hanımlarının, ‘’özlük haklarının verilmesi’’ için yapılacak düzenlemeler bir lütuf değil, en doğal hakkın teslimidir.

Kadın intihar ve cinayetleri, şiddet ve istismar vakaları, bu memleketin en derin yaralarıdır.

Bu konuda en yüksek hassasiyeti göstermek hepimizin insanlık vazifesidir. Tek bir kadının, bir insanın uğradığı zulmün karşısında ayağa kalkmak öncelikle inancımızın gereğidir.

Kişinin ‘’hayatı’’ hiç kimsenin tekelinde değildir. Ve fiili duruma ceza en üst seviyeden verilmelidir.

Bugün Saadet Partisi olarak dünyanın dört bir yanında; çocuklarıyla savaşın ortasında hayatta kalma ve özgürlük mücadelesi veren, zor şartlar altında çalışarak yaşam mücadelesi veren, uğradığı haksızlık karşısında hukuk mücadelesi veren, esaret altında hayat mücadelesi veren tüm kadınlarımızın yanında olduğumuzu tekrar ifade etmek istiyoruz.

Gayretimiz ve mücadelemiz adil ve yaşanabilir bir dünya için…

Amacımız başta Türkiye’deki insanlar olmak üzere tüm insanlığın ‘’saadetidir’’.

Bugün insanlık, ‘’hak ve adaletin hakim olduğu yeni bir dünyanın’’ hayali ve ihtiyacı içindedir. Böyle bir dünyanın kurulumu için kadınlar olarak en üst seviyede sorumluluğa sahip olduğumuzun bilincinde olarak, devletin ve sivil toplumun, iş ve sosyal yaşamda, kadını ve toplumu önceleyen ve destekleyen her türlü çalışmasını büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz.

Bugün kadını; yazılı-görsel-sosyal medyada, reklamın ve tanıtımın bir unsuru, şiddetin ve tacizin bir mağduru olmaktan çıkarıp, çalışan, düşünen, öğreten, iyileştiren, güzelleştiren, ilham veren yanının görünmesine, bilimin, sanatın, ekonominin, eğitimin, huzur ve barışın, sevginin öznesi olarak ülkemizin yarınlarına olan katkısının desteklenmesine hepimizin ihtiyacı var.

Bu açıdan, kadınlarımızın başarılarıyla buluşmak için, Sadece 8 Mart’ın değil, her günün değerli olduğuna inanıyoruz.

Varlık gösterdiği her alanda umut olan, hayatı yenileyen ‘’tüm kadınlarımızı’’ taktirle karşılıyor, Türkiye’ye kattığı değerle iftihar ediyoruz.

Bu süreçte biliyoruz ki, kadınlarımızın cesareti, dirayeti ve fedakarlığı ile ülkemizin aşamayacağı engel yoktur biliyoruz ki, kadınların değer katmadığı hayat, siyaset, ekonomi, sivil toplum eksik kalacaktır.’’ Dedi