Öğrenciler için güvenli bölgeden ilk çıkış

Üniversite hayatının, öğrenciler için yetişkinlik dönemine hazırlık evresi olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Neslihan Yaman, “Bu dönem öğrencilerin ekonomik, sosyal, toplumsal ve duygusal olarak bağımsızlık kazandıkları bir dönem olarak kabul edilmektedir. Bu evrede öğrenciler genellikle ailesinden ve alışmış olduğu kültürden farklı bir ortamda yaşamaya başlamaktadırlar. Çoğu öğrencinin konfor alanından başka bir deyişle kendilerini risksiz ve rahat hissettikleri güvenli bölgelerinden ilk çıkışları olabilmektedir. Hayatlarındaki bu değişim; eğitim yaşantıları, insan ilişkileri ve sosyalleşme bakımından önceki yaşantılarına göre pek çok farklılığı beraberinde getirebilmektedir. Aynı zamanda, öğrencilerin alıştıkları düzen ve rutinleri de değişebilmektedir” ifadelerini kullandı.

Kaygı ve stres seviyeleri yükselebilir

Bu durumun öğrencilerin kaygı ve stres seviyelerini yükseltebilecek belirsizlikler içerdiğini de vurgulayan Yaman, “Salgının getirdiği belirsizlikler ile birlikte günümüz üniversite öğrencileri, salgın öncesi üniversite öğrencilerine nazaran daha fazla stres ve kaygı yaşıyor olabilirler. Kaygı, öğrencilerin geleceğiyle ilgili neler yapacağını bilememe ve karar verememede önemli bir belirleyicidir. Aynı zamanda, kaygı türlerinden biri olan sosyal kaygı, üniversite öğrencileri arasında yaygın gözlenen bir bulgudur. Bunun yanında, üniversite yaşamına uyum, kişisel, akademik ve sosyal uyumu gerektiren çok boyutlu bir olgudur. Beliren yetişkinlik evresindeki bu grup, üniversite döneminde evden/aileden ayrılma, bir gruba aidiyet, bir mesleğe aday olma ve geleceği şekillendirme arzusu ile yeni bir okula, yeni bir kente ve yabancı bir ortama uyum sağlama ve sosyalleşme bakımından zorluk yaşayabilmektedir. Fakat öğrencilerin, bu dönemi kaygı ve stres ile baş etmeyi öğrendikleri, konfor alanlarından çıkarak sosyo-duygusal olarak geliştikleri bir döneme çevirmeleri mümkündür” dedi.

Uyum süreci farklılık gösteriyor

Son olarak salgın döneminde uyum sağlama sürecinin, insanlar arasında farklılık gösterebildiğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Neslihan Yaman, “Psikoloji perspektifinden baktığımızda bunun nedeni hepimizin kişilik, sosyal ve bilişsel açıdan farklı özelliklere sahip olmasıdır. Örneğin doğuştan getirdiğimiz mizaç özelliklerimiz (ne kadar kolay sakinleştiğimiz ya da ne kadar kolay uykuya daldığımız gibi) uyum sağlama becerimizi etkileyebilmektedir. Yahut bilişsel esneklik olarak adlandırdığımız farklı perspektifler alabilme, problemlere farklı açılardan yaklaşabilme, değişen koşullara uyum sağlayabilme becerimiz; salgın nedeniyle değişen hayatlarımıza ne kadar iyi uyum sağlayabildiğimizi belirleyebilmektedir” ifadelerini kullandı.

Hem yeni bir başlangıç hem de geçiş evresi

Dr. Öğr. Üyesi Zehra Ertuğrul Yaşar, öğrencilerin salgın döneminde üniversiteye uyum süreçlerini kolaylaştırabilecek önerilerde bulundu. Üniversite hayatının öğrenciler için hem yeni bir başlangıç hem de geçiş evresi olduğunu belirten Ertuğrul Yaşar, “Bu süreçte karşılaşılan değişimleri fark etmek uyum sürecindeki ilk adımdır. Bu evredeki öğrencilerinin karşılaştığı zorluklarla başa çıkma ve ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çabaları, onların yaşam kalitelerini ve esenliklerini olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu dönemin kişisel, akademik ve sosyal bakımdan oluşturduğu değişiklikler ve bunlarla başa çıkabilme becerilerini kazanmak sürecin daha rahat geçirilmesi bakımından önemli gözükmektedir” diye konuştu.

Duygu düzenleme becerisine dikkat!

Öğrencilerin duygularını olumlu ya da olumsuz fark etmeksizin tanımaya, fark etmeye ve kabul etmeye çalışmaları gerektiğini ifade eden Ertuğrul Yaşar, “Öğrenciler hayatta hem olumlu hem olumsuz duyguların olduğunu ve her duygunun geçici olduğunu unutmamalıdır. Uyum sürecini etkileyebilecek bir diğer faktör ise duygu düzenleme becerisidir. Duygu düzenleme; duygusal tepkilerin kontrol edilmesi, izlenmesi, değerlendirilmesi ve değiştirilmesi olarak tanımlanabilir. Öğrencilerin duygu düzenleme becerilerini geliştirmeye yönelik bilişsel ve davranışsal stratejiler edinmesi, bu dönemi daha rahat atlatmalarını sağlayabilmektedir” şeklinde konuştu.

Bu yaş döneminde sosyal ilişkilerin önemli olduğunu dile getiren Ertuğrul Yaşar, özellikle sosyal ilişkilerini geliştiren, arkadaşlarıyla ya da aileleriyle kaygılarını paylaşan ve akran desteği alan öğrencilerin daha iyi hissettiklerinin altını çizdi.

Psikolojik destek tavsiyesi

Öğrencilere baş etmekte zorlandıkları durumlarda ise ruh sağlıklarını korumak maksadıyla psikolojik destek almaları tavsiyesinde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Zehra Ertuğrul Yaşar, “Her bireyde olduğu gibi üniversite öğrencilerinin de ihtiyaç ve beklentileri değişim göstermektedir. Bu çerçevede tüm öğrencilere ulaşmayı önemseyerek söz konusu değişim ve ihtiyaçların tespitini yapmayı hedefleyen çalışmaların katkısı göz ardı edilemez. Bu katkıyı sunmada, üniversiteye başlayan öğrencilerin ihtiyaçlarını ortaya koyan araştırmaların yapılması, sorun alanlarının tespit edilmesi, uyum sorunu yaşayan öğrencilerin destek alabilmesi amacıyla üniversitelerin Psikolojik Danışmanlık Uygulama ve Araştırma Merkezlerinin yaygınlaştırılması oldukça önemlidir” dedi.