Aysun Arifoğlu Tekin
Kız çocuklarına karşı yapılan negatif ayrımcılığın önlenmesi ve insan haklarından tam ve etkili olarak yararlanabilmeleri için Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 11 Ekim, "Dünya Kız Çocukları Günü" olarak ilan edilmiş.
Ne dersiniz güzel bir şey mi? İçler acısı mı? Böyle bir şeye ihtiyaç duyulması bile ne kadar manidar değil mi?
Nedendir bilinmez kızlar yüzyıllardır negatif ayrımcılığa uğradı, hala da farklı şekillerde uğramaya devam ediyor.
Kendi toplumumuzu mercek altına alacak olursak, hem toplumsal anlamda, hem kanuni haklar anlamında olumlu gelişmeler var. Yalnız uygulamayabakıldığında, bu ayrımcılığın ne kadar açık olarak yapıldığı görülebilir. Bu ayrım her seferinde kılık değiştirerek, farklı şekilde karşımıza çıkar.
Kendime ve bu düşüncenin savunuculuğunu yapanlara hep şu soruyu sormuşumdur. Bu dünyaya gelirken cinsiyetimizi seçme şansımız oldu mu? Şu basit sorunun cevabını zihinde cevaplama zahmetine katlansaydık ve bunun idrakine varabilseydik, çığ gibi büyüyen bu yanlış inanç ve uygulamaların girdabında dönüyor olmayacaktık. Hala, bebeğin dünyaya gelişinde, cinsiyeti belirleyici unsurun erkek olduğunu bilmeden, kadını suçlayan bir zihniyet nasıl objektif düşünebilir ki...
Günlük yaşamda kadınların hak sahibi olup, elindeki imkânları kullanmaya başladıkların da dahi çeşitli yollarla engellemeye çalışıldıklarına, hepimiz şahit oluyoruz.
Hep beraber şöyle bir günlük hayata bakalım. Trafikte seyir halindesiniz, eğer yavaş seyreden, ya da hatalı sürüşü olan bir araç varsa, yanınızdaki erkek hemen tahminde bulunmaya başlar. Bak şu öndeki araç var ya, kesinkadın şoför…’Hız hafif artırılır göz ucuyla şöyle bir kolaçan edilir. Eğer tahmini doğruysa ‘Ben kadın şoför demiştim.‘Eğer değilse genelde erkeklerin erkeklik gururlarını okşayacak bir sıfat konulur geçilir.
Özellikle erkeklerin ‘Eee doğru .’dediğini duyar gibiyim. Zaten hataysa herkes için aynı hükümler geçerli. Ama erkekler yapınca sanki biraz daha iltimaslı duruş sergileniyor.
Hani erkek evladın kız arkadaşı olunca ‘koçum benim, erkek adam…‘oluyor da, kızlar için böyle bir şey düşünülemez bile, onun gibi bir durum. Sakın yanlış anlaşılmasın, demek istediğim davranışı onaylama, ya da reddetme, mevzusu değil. Sadece aradaki tutum farkını sergilemek istedim.
Kadın erkekle aynı zorlukta bir işte gün boyu çalışır. Kadın erkekle aynı anda eve girer ve erkek sorar ‘ Ne yemek var?
Erkeklerin itiraz eden seslerini duyar gibiyim. Duymaktan çok hoşlanmasak ta bu tür diyaloglar hayatın gerçekleri.
Tabi kıymet bilen, destek olan erkekleri bu eleştiriden tenzih ediyorum.
Kız kısmışı okumasada olur,kadınlar çalışmasa da olur, evlenir kocası bakar… Bir toplumu meydana getiren, çocuk yetiştiren, asıl unsur bilgili olmazsa, eğitim almazsa, söz hakkı olmazsa kendini ne kadar ifade edip, nasıl bir rol model olabilir.
Bir çocuk altı yaşında artık küçük bir adamdır diyor Freud. Kişilik şekillenmiştir. Bundan sonra üstüne koyacaklarınız sadece kendini geliştirme olacaktır. Bilinçlianneler, bilinçli toplum, ne dersiniz?
Doğan Cüceloğlu bir programda diyor ki cinsiyet faktörünü bir yana bırakıp, insan insana olabilirsek birçok şeyi aşabiliriz. Bu ifadeyi çok sevdim. Her şeyden önce eşrefi mahlûk olarak dünyaya gönderilen insanı, cinsiyet gözetmeden layık olduğu değeri verip, önce insanlığı başarmalıyız ki her gün şikâyet ettiğimiz dertler, çevremizden ve toplumumuzdan uzak olsun.
Kızlar ve erkekler değil, mutlu ve sağlıklı yarınlar için İyi ve ahlaklı insan olabilmeyi başarmalıyız.
tekinaysun_@hotmail.com
.