Hani şu meşhur iktisat tanımı var. İktisat sınırlı – kıt kaynakların sınırsız insan ihtiyaçlarını karşılamak üzere yönetilmesidir demişler. Temel olarak aklen ve ruhen bu yaklaşıma uzak buluyorum kendimi. Kim demiş kaynaklar kıt diye. Modern yüzyılımızda bana kalsa iktisadı şöyle tarif ederim. Dünyada var olan kaynakların %95 ‘i küçük bir azınlığın sahipliğinde olduğu için kalan %5 kaynağın dünyada yaşan büyük çoğunluk arasında paylaştırılma sanatıdır. Ama tanımı böyle yaparsak insanlar soracaktır ben neden daha az alıyorum da mutlu bir azınlık daha çok alıyor diye. O sebeple tanımı yaparken özel bir kelime kullanılıyor KIT KAYNAK – SINIRLI KAYNAK deniyor. Neden az alıyorum diye soramazsın çünkü daha en başında kaynaklar kıt diye şartlandırıldın. Bu kaynaklardan sana ne verirlerse ona razı olacaksın ve unutma ki sen sınırsız ihtiyaç sahibisin. Yani o kadar sınırsız ihtiyacına karşın sana bunlar düştü otur oturduğun yere şükret diyorlar bize ve bizde taaa en başındaki şartlandırılmışlığımız ile teşekkür ederek bize düşen her kırıntıyı kabul ediyoruz.

Kim demiş insan ihtiyaçları sınırsız diye. Hayatta önemli olan; en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır. - demiş Eflatun. Bence bilgece bir söz. İslam felsefesinde bir lokma bir hırka düsturu vardır hep. Bir lokma, bir hırka” sözü bizim fakirliğimizi anlatmayıp tam aksine “Bir lokma bir hırka” sözü bizim gönül zenginliğimizi ortaya koyar. Daha az şeyle yaşayıp az ihtiyacımız olup daha bağımsız yaşamak için gerekenleri öğütler bizim dinimiz. Komşusu açken tok yatmamak gibi güzel emirleri, erdemleri olan bir toplum İslam toplumu. Üstelik bu komşunun dili, dini, ırkı vb. de hiç mi hiç önemli değil, komşun işte kim açsa, kimin yardıma ihtiyacı varsa hiç bir ön koşul olmadan yardım etmek emri değil mi bu.

Ama modern dünyada kapitalizm, emperyalizm ya da global dünya düzeni (siz ne derseniz deyin) felsefesinde hep kıt kaynaklardan en çok sen kendin neye ihtiyacın varsa al diyor, EGOİST – BENCİL davran ki o kıt kaynaklardan kendinin sınırsız ihtiyaçlarından olabildiğince fazlasını karşılarsın. Dünyadaki kaynakların büyük kısmına sahip olan ve tüketen ya da tüketmeyip depolayan belki de israf eden o küçük mutlu azınlığın içinde olmalısın yoksa kalan %5 ile idare edilen güdülen büyük çoğunluk içinde kalırsın.

Hepimiz çok iyi biliyoruz ki ihtiyaçlar sınırsız değil hatta çok sınırlı tüm dünyadaki COVID-19 salgını sonrasında en zengin olanlarımız ve sınırsız ihtiyaçları olduğunu hissedenlerimiz bile anladık ki hayat eve sığarmış. O olmazsa yapamam, bunu yemezsem kendimi kötü hissederim şunu yapmazsan yaşayamam dediğimiz onlarca ihtiyacımızdan vazgeçtik. Hayatımızı sadece canımızı, sağlığımızın korumak amaçlı bir düzende yaşamaya başladık. Bütün o sınırsız ihtiyaçlar silsilesi yok oldu birden gözümüzde değeri yok hiçbir şeyin, en sosyetik burjuvalar bile ‘’Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’’ düsturu ile yaşamaya başladı.

Ne oldu birden sınırsız ihtiyaçlarımız; zevk, sefa, olmazsa olmaz dediğimiz birçok şeyden vazgeçiverdik hemen zoru görünce bir lokma bir hırka ve sağlık yeter diyoruz şimdilerde. Anlaşılan insan sınırsız ihtiyaç değil sınırsız İHTİRAS sahibi imiş. Çünkü ihtiyaç gereklilikten doğar ve o olmazsa çok zora düşersin oysaki insan ihtiyaçları gerçekten çok azdır ama insanın ihtirasları sınırsızdır bu sınırsız ihtirasları da MEŞRU hale getirmek için sanki ihtiyaçmış gibi belletir. Covid-19 salgını tüm dünyada hemen her şeyi değiştirdi. Eğer bu süreç böyle devam ederse daha çok şey değiştirecek. Umarım zorba, sömürgeci ve bencil iktisat anlayışımızı da değiştirir. “Dünya üç gündür. Dün, bugün ve yarın. Dün geçti. Yarının geleceği belli değil. Öyle ise, bugünün kıymetini bil!’’ demiş bir arif kişi. Gelecek bu günle şekillenir başımıza gelen her olaydan çıkarabileceğimiz tecrübelerimiz var ve bu iyi tecrübeleri gelecek daha iyi olsun diye yarına taşımak gerek. Bize ne derlerse desinler nasıl şartlandırmaya uğraşırlarsa uğraşsınlar insan akıl ve vicdan sahibidir. Yüce yaratan tarafından genetiğimize kodlanmış olan, mayamızda olan ve hatta hamurumuza katılmış olan iyi şeyler her zaman kötülere karşı galip gelecektir. Umarım Covid-19 salgını belasından çıkaracağımız dersler bize gelecek için daha iyi şeyleri yapmak daha iyi olmak adına rehberlik eder.

İyiye giden yol, çok güç görünüyorsa da bulunabilecek bir yoldur. B. Spinoza