İNSANLIK NEREYE ?

Zor günlerden geçtiğimiz gerçeğini sanırım sizde  takdir edersiniz.

Global veya konjoktürel sıkıntılar dünyanın neresinde olursa  olsun  çok çabuk yankı bulup ,bizleri  etkileme  gücüne  sahip  olabiliyor.

Özellikle , insan ve  insanlığa   dair ciddi hak  ihlallerinin  gerçekliğinde ,insan  onurunun rencide  edilerek,insana  dair ne  varsa tarümar edildiği bir talihsiz süreç yaşamaktayız.

Adaletin gücü  yerine,  gücün adaletinden medet bekleyenlerin hızla  çoğalması bir başka  çelişki ve  handikap olarak  karşımızda durmaktadır.

Bu durum elbette sürdürülebilir olmaktan  uzak,sancılı bir süreçtir.Ancak etkileri bakımından ciddi  tesirler,izler bırakacaktır.

İnsanlığa demokrasi  dersi vermekle  meşgul  batı,kapitalist açgözlülüğün şehvetiyle, geri kalmış  veya geri bırakılmış üçüncü dünya  ülkelerine silah satarak o bilindik tavrını sürdürmeye devam etmiştir.

‘’Tavşana kaç  tazıya tut’’ şeklinde  formüle  edebileceğim iki yüzlü politik yamyamlık, her geçen gün daha fazla  insan kanıyla ,canıyla  beslenen bir canavara dönüşmüş durumda.

Alabildiğine  bencil ve bir o kadar da kazanma tutkusu ,insan merkezli evrensel politik kararların alınmasına  engel olmaktadır.

İnsanlığın gidişatına  yön vermesi ve  onu  her türlü taciz ve tasalluttan, hak ve   hürriyetine  zarar  vermesi muhtemel tehlikelerden  korumak için kurulmuş uluslar arası kurumların iflasına şahit olduk bu süreçte.

Hümanist yaklaşımların içi boş ve ben merkezli bir avutmaca olduğu geçte olsa  anlaşıldı.

Tüm zihinler ideolojik saplantılarla bloke  edilmek ve insanlık adeta  sonu  belirsiz bir maceranın zemininde nice  felaketlerle yüzyüze  getirilmeye çalışılmakta.

Bunun yanısıra,

Yeryüzüne ,çevreye verdiğimiz zarar tam  bir ihanet büyüklüğünde.

Havamızı, suyumuzu ,yediğimizi içtiğimizi, zehire çevirmek hususunda  sanki ciddi yarış halindeyiz.

Kime  silah  satıp,nasıl nükleer silah edinip insanlığın başına  bela ederim diyen gözü doymaz  iştah sahipleri gece gündüz mesai yaparak, insana  dair ne  kadar fazilet  varsa ziyan etmek çabası içindeler adeta.

Dünyaya  nizam   vermek gücünü kendinde  gören,kerameti kendinden menkul zavallı  profiller,(Amerika,Rusya ve  paydaşları)gizli  aşikar  planlarını uygulamakta  kararlılar.

Uyuyarak büyüyen  aç ve  sefil kalmış nüfüs yapısı itibariyle hipnotize edilerek ayakta  uyuytulan  bir islam  dünyası.

Eli kolu  bağlı bir acz içinde, kendi içinde bile  karar  alabilmek gücünden mahrum bırakılmış devletlerin çaresiz halleri.

Somalide Afganistanda  Filistinde  Arakanda  ve tabiiki Suriye  Irak ekseninde bitmeyen  oyunlar,cinayetler .

Şiddetle büyüyen bir nesil,öfke ve  nefret söyleminin giderek tüm alanları kırmızıya boyama ihtimali.

Müminlerin oynanan  rezil  oyunları  farkedecek basiretten mahrum bir kadercilikle gün geçirmeleri.

En son  din olan  mübarek islamın ,insanlığa  kurtuluş  reçetesi sayılacak referanslarından istifade edememek ne  acınası bir durum.

Şiddet ve  bitmeyen fitne  sarmalındaki  bir İslam  dünyası ,ne  yazık ki  oynanan  oyunların , kurulan  kumpasların  ortasında , kaybettiği  bereketli ve  izzetli geçmişini ve günlerini  aramakta.

 

 

< type="adsense" data-ad-client="ca-pub-3844663626812831">